Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 95 defa okundu.

19 Ocak saat 15 00 Hranta borcumuz var

Hrant'ın arkadaşları, sevenleri, takipçileri, okuyucuları… Herkes… Hepimiz… “Vazgeçmiyoruz Ahparig” diyoruz… Ne adalet arayışından, ne bu ülkenin BİZ duygusundan, ne Anadolu’nun kadim geçmişinden… Ama bunu söylerken, başkaları gibi değiliz… SLOGAN değiliz, GERÇEĞİZ… O yüzden de; çok dinli, çok dilli, çok kültürlü bir coğrafyanın her bir renginde duruyor, sormaya devam ediyoruz…

Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından, davayla ilgili olması muhtemel kamu görevlilerinin yargılanmasına yıllarca izin vermeyenlerin ülkesinde bugün NEREDEYİZ, en çok da bunu…

Sorularımıza bir gün cevaplar eklenir mi bilinmez ama… HDP’li Vekil Garo Paylan'ın, Dink cinayetinin aydınlatılması amacıyla TBMM'ye sunduğu araştırma önergesinin, AKP’li ve MHP'li Vekillerin oylarıyla reddedilen kelimelerinde duralım mı biraz ?

O zaman başlayalım…

İşte o önergeden bazı kısımlar…

-

Gazeteci Hrant Dink, 19 Ocak 2007 tarihinde, İstanbul’da, kurucusu olduğu ve genel yayın yönetmenliğini yaptığı AGOS Gazetesi’nin önünde öldürülmüştür.

Hrant Dink, öldürüldüğü güne kadar, Türkiye halklarının eşit yurttaşlık talebini dile getirmiş; devletin katı, milliyetçi ve ayrımcı politikalarını eleştirmiş, barışın ve eşitliğin önemini savunmuş bir gazetecidir. Öldürülmesi; toplumun pek çok kesiminde, farklı etnik kimlikten ve dini inanıştan kişilerde ortak bir acı yaratmış, cenazesinde yüz binlerce insan bir araya gelmiş, birbirinin varlığını ve acısını sahiplenerek, bir arada yaşamaya duyulan özlemi ortaya koymuştur. Hrant Dink, öldürüldüğü günden sonra da, Türkiye’de eşitliğe ve çoğulculuğa duyulan özlemin, demokrasi ve adalet istencinin bir sembolü haline gelmiştir.

Dink davası, ne yazık ki, hafızalarda cezasızlık kültürünün sembollerinden biri olarak yer etmiştir.

Hrant Dink, AGOS’ta yayımlanan Sabiha Gökçen’e ilişkin yazısından (6 Şubat 2004) sonra, ırkçı çevreler tarafından hedef haline getirilmeye başlanmıştır. Yazının yayımlanmasından sonra, Genelkurmay Başkanlığı tarafından bir açıklama yapılmış ve takip eden süreçte, Dink, İstanbul Valiliği’nce çağrılarak, “uyarılmıştır.” Yanı sıra, 16 Nisan 2005 tarihinde, Dink hakkında “Türklüğe hakaret” suçlamasıyla (TCK 301) dava açılmıştır. Dink hakkında mahkûmiyet kararı verilirken, karar, bilirkişi raporuna ve Yargıtay Başsavcılığı’nın itirazına rağmen Yargıtay tarafından onaylanmıştır. Öldürülmesine varan süreç boyunca, Dink, sahip olduğu Ermeni kimliği üzerinden, medya aracılığıyla ırkçı, milliyetçi kesimler tarafından hedef haline getirilmiş, “Türk Düşmanı Ermeni!” gibi pek çok nefret söyleminin hedefi kılınmıştır.

Hrant Dink cinayeti, örgütlü bir suç niteliği taşımaktadır.

Dink’in katil zanlısının, Samsun Emniyeti’nde, emniyet mensuplarınca bir “kahraman” edasıyla karşılanmasına ilişkin basına yansıyan görüntüler, Hrant Dink cinayetine ilişkin “kirli ilişkilerin” rolünün ipuçlarını veren, toplumsal hafızada silinmeyecek derin bir iz olarak değerlendirilebilir.

Hrant Dink cinayetinde sorumluluğu olan kamu görevlileri, görevlerine devam ettirilmiş, hatta aralarında terfi ettirilenler olmuştur.

Hrant Dink’in katillerinin yargılanmasına, 20 Nisan 2007’de, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlanmıştır.

Hrant Dink davasında ihtiyaç duyulan adalet, temsili bir yargılama ve tetikçilerin/belli kişilerin ceza almasıyla değil; cinayete ortam hazırlayanların ve sonrasında sorumluları bir tür cezasızlık zırhıyla kuşatarak bu nefret suçunun üstünü örten zihniyetin tüm aktörlerinin açığa çıkarılması ve hakikatin aydınlatılması ile yerini bulacaktır.

TBMM’nin, olaydaki sorumluların açığa çıkarılmasına destek olacak, toplumsal vicdanı rahatlatacak ve böylesi acıların bir daha yaşanmasını önleyecek bir irade göstermesi gerekmektedir. Bu nedenle, bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep ediyoruz."

Yüreğiniz size NE FISILDIYOR bilmiyorum ama… Hrant Dink'in katledilişinin 12. yılında, vurulduğu yerde gerçekleşen anmada konuşan,1948 yılında gözaltında kaybedilen Sabahattin Ali'nin kızı Filiz Ali koysun bugüne dair son noktayı :

“Sevgili Hrant, yine de o kadar umutsuz değiliz… Susmayanlar var, hala buradayız, bir yere gitmiyoruz, vazgeçmiyoruz... Seni öldürdüklerinde henüz çocuk olanlar; bugün burada, aramızda, öldürülmenizin peşine düşüyorlar, soru soruyorlar, susmuyorlar.”

Haklı, susmayacağız…