Tarihe bir bakın isterseniz
Suriye politikası sayesinde Hatay son 7 yıldır hep gündemde..
‘Barış hoşgörü ve kardeşlik şehri’ Hatay’ın ismi biranda algı operasyonuyla ‘ateş-barut-savaş şehri’ oldu..
Tabi böyle değil de Hatay, ama algı operasyonuyla bu hale getirildi..
Sınır kentleri arasında en çok darbeyi Hatay yedi..
Türkiye’nin ekonomik kriz yaşadığı dönemde bile Hatay hiç bu kadar etkilenmedi..
Suriye krizi resmen Hatay’ı dibe vurdu..
İşadamı, esnaf, tüccar, çiftçi, emekli, işçi ve memur Suriye krizinden çektiklerini hiçbir şeyden çekmedi bugüne kadar..
Geçmişte de krizler, devalüasyonlar yaşadı Hatay.. Hiç bu kadar sıfırı tüketmedi..
Çünkü o dönemlerde Hatay’ı ayakta tutan hamleler vardı..
Yani para akışı vardı..
Bavul ticareti bile Hatay’a yılda bilmem kaç milyon dolar katkı sağlardı..
Yerli ve yabancı turist dört mevsim Hatay’a akın ederdi..
Otobüslerle gruplar Hatay’a gelirdi..
Bunların gelmesi demek, Hatay’a döviz girdisi demekti..
Hatay sokakları yerli ve yabancı turistlerle kaynardı..
Antakya Arkeoloji Müzesi’nin eski yerinin önü hafta sonu otobüsten geçilmezdi, trafik kilitlenirdi, araçlara park yeri bulunamazdı..
Hatay’da hep hareketlilik ve canlılık vardı..
Otellerde boş yer bulamazdınız..
Küçük otellerde dahi dolu olurdu..
Aylar öncesinden rezervasyon yaptırmanız gerekiyordu..
Okullar arası yarışmalar, sportif faaliyetler, halkoyunları yarışmaları, seminerler, tanıtımlar, bölgesel toplantılar, muhakkak her hafta sonunu dolu dolu yaşardı Hatay..
Meşhur Saray Caddesi, Uzun Çarşı hafta sonu insan dolar taşardı..
Garlı sabun, nar ekşisi, ipek şal, zeytinyağı, salça, peynir satışları esnafın yüzünü güldürürdü..
Restaurantlar grupları ağırlamaktan yorulur, masa ve sandalyeleri dışarıya kadar taşırırdı..
Herkes mutluydu..
Esnafın yüzü güleç, insanlar mutlu ve huzurlu bakardı etrafına..
Ekonomi canlılığının yanı sıra huzurda vardı Hatay’da..
O canlılıktan herkes nasibini alırdı..
Şimdi Hatay 7 yıl öncesi işini, aşını, huzurunu ve mutluluğunu arıyor..
Haksız da sayılmazlar, eski işler olmayınca, kepenkler kapandı, siftahlar olmayınca evlerde kavgalar başladı, aileler dağıldı..
Boşanmalar, intiharlar arttı, ne huzur kaldı, ne mutluluk..
Devletimiz her dönem mazlumun ve mağdurun yanında oldu..
Türk milletinin geleneğinde yıllardır bu var zaten..
Yüce milletimiz savaş mağduru, kadın, çocuk, yaşlı ve engellileri her zaman korumaya almıştır..
Mağdurun ve mazlumun hep yanında olmuştur..
Ama eli silah tutan, vatanını savunacağı yerde burada keyif çatanları ‘mazlum ve mağdur’ diye almamış, yanlışlıkla alsa bile kapının önüne koymasını da bilmiştir..
Milletine düşmanlık, vatana hainlik, yabancılara uşaklık edenlerin akıbetlerine bir bakın. Hepsinin gidecek, sığınacak bir ülkesi var.
En ufak bir tehlike anında hemen yurdu terk ediyorlar. Ama bizim yok.
Sadece geri dönebileceğimiz küçük bir köyümüz bulunuyor.
Biz kendi ülkemiz dışında başka bir yerde sığınmacı olarak yaşayamayız..
Karıştırın arşivleri, esaretliği kabul etmeyen bir millet olduğumuza tanık olacaksınız..
Vatanımızı terk etmediğimizi göreceksiniz..
Tarihe bir bakın isterseniz!!..