Kapatın dernekleri şubeleri
Yerel seçimleri tamamlayalı 2 yıl geçti ve yöneticiler görevlerinde artık acemi değiller, birer deneyimli yönetici konumuna geldiler.
Her seçim döneminde olduğu gibi çok doğal olarak tüm adaylar vaatlerde bulundular..
“Yol isteyene yol, duvar isteyene duvar, köprü isteyene köprü yapacağız” diyenler olmuştur.
Aslında yerel yönetimlerin yapmakla mükellef olduğu işleri ne vaat etmeye gerek vardır, nede yapılığında övünmeye..
Çünkü o işler zaten olması gereken işler..
Yani, belediyeler vatandaşın suyunu, çöpünü, kanalizasyonunu, asfaltını, duvarını, imarını, iskanını teminle mükelleftir..
Benim irdelemeye çalıştığım şey ise vatandaşın kalkınması, iş ve aş sahibi olmasıyla ilgili..
Kırsal alanlarda ve sanayisi olmayan yerlerde göçü durdurmak ve insanların yaşadıkları yerlerde yaşam standartlarını artırmak için neler yapılıyor bakmak lazım..
Hatay’ın her yerinde,yani en ücra köşesinde vatandaş neler bekliyor..
Neler arzu ediyor???
Acaba kulak veren oldu mu?
“Yoksa biz koltuğa oturur sokakları süpürtür, arada birde yıkatır ve bir sonraki seçimde yine oy istemeye gideriz” diyen başkanlara mı emanet ettik belediyeleri..
Öyle ise durum fena!!!
Ziyaret maksadıyla gittiğimizde görüyoruz. Her yerin çok güzel olmasını istiyoruz. Kaldırımların, yolların, sokakların, caddelerin, parkların, çarşının insanımıza yakışır bir şekilde olmasını kim istemez?
Memleketimizde belli başlı geçim kaynakları var..
Hangisi karın doyuruyor?
İhracat, nakliye sektörünün yanı sıra pamuk, buğday, zeytincilik bu bölgenin kaderi olmuş..
Hangi yıl ne kadar olacak hep merak konusudur..
Hatay’ın verimli topraklarında başka neler yapılabilir?
İşte tamda burada yerel yönetimlere bolca iş düşüyor..
Araştırma, etüt, ziraat odaları ve tarım müdürlükleri ile yapılacak görüşmelerle üreticilerimize yeni iş alanları yaratmak gerekir..
Tabii ki belediyelerin görevleri arasında işsizliğe çare bulmak yoktur ama vatandaşın beklentilerine cevap vermek gibi bir mecburiyetleri de vardır.
Yatırımcıları teşvik etmek, bölgeye çekmek, onlara yer ve imkanlar sunmak belediyelerin yapması gereken işlerdir.
İnsanları güler yüzlü olan toplumlar daha verimli olur..
Yarınlara güvenle bakmanın yolu sosyal barıştan geçer..
Biliyorum; Hatay’ın konumu farklı ve vereceğiniz cevap da hemen hazır;
“Suriye politikaları, Ortadoğu’nun kan gölüne dönmesi, terör belası, sınır kapılarının sıkıntılı olması gibi..”
Bu sıkıntıları sorunları, “hiç konuşmayarak, susarak’, ‘barışı’ bekleyemezsiniz, ancak çözüm üreterek atlatabilirsiniz..
İşte tamda burada Hatay’daki sivil toplum örgütlerine büyük iş düşüyor..
Milletvekilleri, mülki amirleri ve yerel yöneticileri hareketlendirerek, hakkınızı aramalısınız.
Şunu unutmayın;
Atanmışları ve seçilmişleri yönlendirmek ve proje üretmek sizlerin asli görevleri..
Suriye savaşı Hatay’ın ekonomisini ne kadar etkilediyse, bunda sivil toplum kuruluşlarının da pasif kalmasının da bir o kadar etkisi var..
4 yıldır Hatay’daki sivil toplum kuruluşları hükümete bir yaptırım uygulatamadıysa, bu da sizin beceriksizliğiniz ve dayanışma içerisinde olmadığınızdan kaynaklanıyor demektir..
Artık açılışlara, kurdela kesmelere, yemekli gecelere ve gezmelere biraz ara verin, oturduğunuz yerden sorunların çözülmesini bekleyerek, “Hatay’ın kaderi bu, ne yapabiliriz” demekten vazgeçin, siz isterseniz çok şey yaparsınız..
Hatay’ın makus talihini değiştirmek elinizde, ama oturduğunuz yerden değiştiremezsiniz..
Gücünüzün farkında değilsiniz!!
Geçen gün Hatay SÖZ Gazetesi’nde İzzet Nazlı kardeşimin kaleminden harika bir tespit vardı..
Kelimesi kelimesine katılıyor, imzamı atıyorum bu tespitlere ve bu kardeşimi de kutluyorum, kimsenin cesaret edemediği bir eleştiriye imza attığı için..
Katılmamak mümkün mü bu tespitlere!
ABD açıklama yapıyor, vatandaşını uyarıyor; ‘Hatay güvenli değil, gitmeyin oraya!’ diyor, bizim sivil toplum örgütlerinden tek bir tepki ve açıklama yok..
Ayıp yahu size!!
Kapatın dernekleri, şubelerinizi daha iyi..
Hatay’ın hakkını aramayacaksanız, ne işgal edersiniz o koltukları..