KAÇAK ERMENİLERDEN MİNARELİ AYASOFYAYA
1915 dendiğinde az buçuk ayarımız mı bozuluyor bilmiyorum ama, gayet MASUM (!) olduğumuz bir konuda neden bu kadar sinirlendiğimizi ve neden milliyetçilik dozu bu kadar yüksek sloganları, damardan, hem de en yüksek dozdan alma ihtiyacı gösterdiğimizi anlamaya çalışıyorum…
Hani madem MASUMMUŞUZ !!!
Ölen ölmüş, kalan sağlar bizimmiş !!!
Gerçeğin tozlu dosyaları da arşivdeymiş !!!
Öfkemiz niye ?
Telaşımız !
Aslında daha da garip olanı nedir, biliyor musunuz ?
1915 noktasındaki tek kalemiz (!) Washington kaldı, ki o da Almanya’ya çok yakın, hatta uzun zamandır o yakınlığını muhafaza ediyor, ki ne zaman 1915 tartışılsa “Büyük Felaket" anlamına gelen "Meds Yeghern" ifadesini kullanıyor ve bu da Ankara’dakilere derin bir Ohhhh çektirip memnun (!) ediyor, BU SENEYİ DE ATLATTIK dedirtiyor…
Atlattık !
Peki, Washington kalesi de düşünce NE olacak ?
Geriye, sadece BİZ ve eldeki o DOSYALAR kalacak !
Herkese AÇIK tuttuğumuz arşivler dolusu kağıt kalacak !
Tartışmaya açmaya korktuğumuz masumiyetimiz (!) kalacak !
HAKLIYIZ ve YALNIZIZ !
Sonra ?
Planımız NE ?
BİZ BİZE YETERİZ mi ?
Aslında bir PLANIMIZ falan yok…
Bu konuda her hangi bir stratejimiz de…
Politik ya da toplumsal öngörü analizimiz de…
Ama değişmeyen bir şeyler de YOK değil !
Her 1915 tartışmalarında kurban seçtiklerimiz…
Zincirin en zayıf halkası, -kaçak- Ermenilerimiz…
İSTESEK BUGÜN SINIR DIŞI EDERİZ, dediklerimiz…
Hatırladık mı ?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan olduğu 2010 yılında buna benzer bir şeyler söylemişti, hani, ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu ve İsveç Parlamentosu’nun Ermeni Soykırımı’nı tanıyan kararlar çıkartması üzerine…
Okuyalım mı ?
"Ülkemde, 170 bin Ermeni var; bunların 70 bini benim vatandaşımdır. Ama yüz binini biz ülkemizde şu anda idare ediyoruz. E ne yapacağım ben yarın, gerekirse bu yüz binine hadi siz de memleketinize diyeceğim, bunu yapacağım. Niye? Benim vatandaşım değil bunlar. Ülkemde de tutmak zorunda değilim. Yani şu anda bizim bu samimi yaklaşımlarımızı bunlar, bu tavırlarıyla ne yazık ki olumsuz istikamette etkiliyorlar, bunların farkında değiller."
Bu sene de değişmedi bu ve kendimizi tekrar ettik…
“Şu anda ülkemde 100 bine yakın Ermeni var. Bunların yarıya yakını bizim vatandaşımızdır. Şu anda bizim ülkemizde yaşıyorlar, burada çalışıyorlar ama bir de bizim vatandaşımız olmayan bir o kadar da şu anda Türkiye'de Ermeni var. Biz eğer bu noktada böyle bir hassasiyeti gözetmemiş olsak şu anda bizim vatandaşımız olmayan Ermenileri biz niye ülkemizde tutalım? Şu anda Avrupalıların yaptığı gibi biz de onları Ermenistan'a göndeririz. Yaparız bunu.”
Ama bir şey daha var, tekrar edip durduğumuz !
Aya Sofya Kilisesi’ni Cami’ye çevirme planlarımız hani, hatta buna dair toplumsal hassasiyetleri kaşıyıp var olan öfkeleri sıcak tutma telaşımız, siyaseten üretemediğimiz çözümler adına radikal grupları kullanma çabamız…
Peki, farkında değil miyiz, MASUMUZ (!) derken düşündüklerimizin, MASUMUZ (!) derken yaptıklarımızın, MASUMUZ (!) derken yeni kurbanlar aradığımızın, MASUMUZ (!) derken yeni acılar yarattığımızın…
Tamam da, bu nasıl bir MASUMİYET ?