Feryadım siyasi değil, İNSANİ Ankaranın UYGURLARI
Suriye…
Irak…
Katar…
Libya…
Afganistan…
Bu ülkeler, Ankara’nın dış politikasında; insani, tarihi, politik ya da askeri nedenlerle VAR olanlar…
Filistin’i de unutmamak gerek !
Ocak 2009…
İsviçre’de, Davos kentindeyiz…
Dünya Ekonomik Forumu’nda…
“Gazze ve Ortadoğu’da Barış Modeli” konulu panelde…
Panelde yan yana oturanlar; dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Banki – Moon ve Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa…
Peres için konuşan Erdoğan, çok sert…
Gündem; Hamas, esir askerler, şiddet, baskı…
“Sesin çok yüksek çıkıyor... Bu, suçluluk psikolojisi. Siz, öldürmeyi iyi bilirsiniz... Filistin’e giren tankların üzerine çıkıp da kendimi mutlu hissediyorum diyen bir başbakanınız var!”
Aynı Ankara için, “FERYADIM SİYASİ DEĞİL, İNSANİ” diyen ve yaşadıkları BASKI ve ŞİDDET için SES isteyen biri oldu geçenlerde, ki bu ses MECLİS çatısı altında yükseldi, ama… Genel Kurul’da değil, İYİ Parti’nin grup toplantısında…
Adı, Nursiman Abduraşid, bir Uygur Türkü…
Çin’de yaşananları anlattı…
“18 Haziran 2017’den beri ailemle iletişim kuramıyorum... Ne akrabalarıma, ne de kardeşlerime ulaşabildim... Tam 3 senelik çabadan sonra öğrendim ki; annem, babam, abim ve küçük kardeşim, ilk önce toplama kamplarına götürülmüş, sonra da hiçbir gerekçe gösterilmeden hapis cezasına çarptırılmış…”
Bitmedi…
“Şu an, 3 milyondan 5 milyona kadar kardeşlerimiz, toplama kampında…”
Türkiye’de olan Uygur Türklerinin çığlığını da resimlemiş, Nursiman Abduraşid…
“İnanın ki, önünüze çıkan herhangi bir Doğu Türkistanlı kardeşlerinize sorarsanız, benimle aynı olan acı gerçekleri size anlatır... 90 yaşındaki dedesi, 30 senelik memur olan annesi, hatta Türk vatandaşı olan kardeşinin nerede olduğunu bilemeyip de, onların toplama kamplarında hayatta olup olmadıklarını öğrenmek için İstanbul’un sokaklarında kendi sesini duyurmaya çalışan kardeşlerimi her yerde görebilirsiniz…”
Ve devam eden çığlığın adresinde, Ankara var…
“Benim FERYADIM siyasi değil ! Ben sadece bir insan olarak, annem ve babamı görmek, onlara sarılmak, insan gibi yaşamak istiyorum... İnsanlıktan, Müslümanlıktan, Türklükten YARDIM bekleyerek 4 sene geçti, ama toplama kampları hala orada... Hatta büyüyorlar... Kamplardan, ailesine hasta ya da ölü teslim edilenlerin haberlerini sosyal medyada görünce, canım burnuma geliyor... Her geçen gün can kaybı artıyor ve oradaki işkenceleri, tecavüzleri sizlere anlatmaya dayanamıyorum…”
Dahası var…
“Uygur gençleri, köle işçi olarak çalıştırılıyor... Kızlarımız, resmen Çinliler tarafından seçilerek, evlenme adı altında tecavüze uğruyorlar... Anne ve babasız çocuklar, çocuk kamplarına götürülerek, kendi dilinden ve dininden kopartılarak, birer Çinli olarak yetiştiriliyor. Çin, her ne kadar üstünü örtmeye çalışsa da, teknolojiden yararlanan gazeteciler, araştırmacılar, uluslararası insan hakları örgütleri, Çin’in Uygur, Kazak, Kırgız, Doğu Türkistan’daki diğer Türk toplumuna soykırım uyguladığını kanıtlamıştır…”
Finaldeki sorusu, benim de sorum, en çok da Ankara noktasında duranlara !
“Şunu sormadan edemiyorum... Dünya NEYİ BEKLİYOR ? Oradaki milyonlarca insanın ölmesini mi ? Eğer bu suskunluk, Doğu Türkistan’daki kardeşlerimin silinmesine sebep olursa, ben, insan hakları diye bir şeyin olduğuna nasıl inanırım ki ? Nasıl inanırım ki, Müslümanların ve Türklerin kardeş olduğuna ? Lütfen, elinizi yüreğinize koyunuz…”
Düşünün…
Ama vicdanla…