Diyanet istemiş ama Ben de isterdim ki
-
Varlık, bilgi, hukuk ve özellikle ahlak alanına dair ifade menfi yansımaları sebebiyle, sosyal medyayı hayatımızdan TAMAMEN uzaklaştırmak mümkün olmadığı gibi, esasında doğru ve tutarlı bir yaklaşım da değildir. Bu itibarla, sosyal medyanın kullanımıyla alakalı hukuki çerçeveyi belirleyen yasal mekanizma yanı sıra güçlü bir bilincin inşası ELZEMDİR. Bilhassa, Yüce Allah’ın tüm zaman ve zeminlerde bizi murakabe ettiğinin bilinciyle şekillenen bir otokontrol sistemini geliştirmek, hakikat dünyasından kopmadan, sanal ortamlara mahkum olmadan asil bir yaklaşımı kuşanmak gerekmektedir. Aksi halde, günümüz insanının sosyal medya mecralarında zaman ve mekan bilincinden kopması ve yeryüzü sorumluluğunu unutması kaçınılmaz olacaktır. Hayata geçirilecek gerçekçi, sürekli ve yapıcı bir eğitim, bilgilendirme ve rehberlik faaliyeti neticesinde ulaşılacak etkin bir farkındalık, yüksek bir bilinç ve anlamlı bir idrak ile sosyal medya ideal konumda ve fonksiyonda tutulmalıdır.
-
Bu sözler, 2021’de Diyanet İşleri Başkanlığı yayınlarından çıkan Sosyal Medya Ahlakı kitabının tanıtım bülteninden…
AKP ve MHP iktidarı tarafından çıkartılan Sosyal Medya düzenlemesine dair kanuni düzenlemeleri de içeren yapıya işaret edilmiş anlaşılan !
İşret edilmiş edilmesine de…
Sosyal medyada hukuki düzenlemelerin yetersiz kaldığı alanlar da unutulmamış !
Çözüm (!) de sunulmuş…
“Esasen, hukukun konusunu teşkil etmeyen alanlarda, toplumsal yaşamı düzenleme hususunda hukukla ortak işlevsellik taşıyan örf ve adet kurallarından ya da ahlaki normlardan belli ölçüde istifade edilebilir…”
Çözüm (!) sunmuş (!) sunmasına da, SANKİ, son dönem sosyal medya üzerinden paylaşılan ve iktidardaki siyaset aktörlerini hedef alan suçlamaları hatırlatmış…
“Sosyal medyayı kullanan mükellefin ürettiği SAHTE DELİLLER ya da kimliğini ele vermeyecek şekilde kullandığı SAHTE HESAPLAR, bu dünyada kendisini cezadan kurtarsa bile, uhrevi sorumluluğu ortadan kaldırmayacaktır…”
Aslında kitabın sosyal medya önceliklerini okurken, son dönem Ankara siyasetinin bu anlamda yaptığı tartışmalar geliyor akla… Uzun bir süredir bu anlamda bir kontrol mekanizması kurmak isteyen AKP geliyor…
Ama isterdim ki…
“İnanç, Allah ile insan arasında olsun, yargıya, siyasete yansımasın istiyorlar” diyen bir Diyanet, bu ülkenin AÇLIK ve YOKSULLUK SINIRI için her ay paylaşılan rakamlar noktasında da dursun ! Hatta durduğu yerde KUL HAKKI için de bir şeyler söylesin… Bunun mücadelesinde durup, aslında EMEK deyip de benzer bir söylemde bulunanlara DESTEK versin…
İsterdim ki…
Son yıllarda kadınlara, giyim ve kuşamları üzerinden yöneltilen sokaktaki erkek şiddeti için de, LAİK bir yapının DİYANET’i adına, SERT çıksın ve ÖZGÜRLÜK desin, ŞİDDET yaratan için de konuşsun…
Çünkü bu ülkede kadın, Şair’in dediği gibi…
-
Bu ülkede kadın olmanın,
Ne demek olduğunu anladı…
Bir göçükte doğmuş olmasının anlamı yoktu !
Çünkü bütün kadınlar,
Üzerlerine yıkılmış erkekliğin enkazına,
Doğuyor ve o göçükte yaşamaya zorlanıyordu !
-
Hani isterdim ki…
Twitter için, Instagram için, Facebook için ya da diğerleri… Olan biteni, oradaki kullanılan dili bu kadar kendine DERT edinen Diyanet, markette / pazarda vatandaşı nefessiz bırakan hayat pahalılığı için de konuşsun… Konuşurken de, tek maaşla geçinemeyen milyonların ülkesinde, birkaç maaş lüksü ile birbirini ağırlayanların kalabalığına işaret etsin… Hatta kola takılan çantaların, saatlerin SERVET hesabını yapıp, NİYE SUSUYORUM desin…
İsterdim…
Haklısınız, istemekle olmuyor…
Eldeki bu, eldeki avuçtaki bu…