Cennet Vadedenler... NEDEN SIRADA DEĞİLLER?
“Bugün kiliselere girdiğinde Tanrı’yı, camilere girdiğinde ise Allah’ı sana hissettirmeyecek kadar yavan bir din anlayışı var ! Neredeyse her şeyi ritüellere döken, inancı şekilden şekile sokan, insanlara da buna uygun dökülmüş kalıplara göre bir yaşam formu sunan bir din anlayışı var…
Dini yönetenlerin hem güç hem para sahibi olduğu günümüzde, yönetilen inanç sahiplerinin neden o güç ve paradan bu kadar uzak kaldığını sorgulama zamanı belki de ! Hatta yoksullara vadedilen cennetin neden bu dünyada var olamadığını…”
Cemaatlerin içinden çıkan, ardından dinsizliğine kendini adayan, bir dönem de Hristiyan inancı içinde kalan, ama ardından tek inandığı şeyin Allah olduğuna karar veren bir arkadaşımın, bu sözler !
Aslında ne kadar samimiyetsiz olduğumuzu anlatıyor, her kelimesinde !
Onu dinlerken, geçen gün yapılan bir paylaşıma gitti kafam !
Eskilerden tanıdığım bir arkadaşımın (!) paylaşımına !
Bir selfie çekmiş, Mekke’den, Kabe’den…
Beyaz ihramı içinden hem de…
Haklarında soruşturmalar açılan sosyal medya kişiliklerin Mekke/Medine hattına düşen o çok İslami (!) görüntüleri gibi ! Haklarında soruşturmalar ya da dedikodular çıkmışların, bu şekilde her şeyden arındıklarını sandıkları gibi, ki 6 Şubat depremlerinde depremzedelerin çadırlarını ticari malzeme haline getirenlerin benzer bir görüntü verdiğini hepimiz çok iyi hatırlıyoruz !
Haklısınız, konu, benim arkadaşım…
Sık sık karısını aldatan, hatta bununla da övünen, NE DE OLSA ERKEĞİZ etiketiyle de yaptıklarını bir güzel temizleyen (!) arkadaşımın Kabe’de dönüş yaparken çektiği fotoğrafına bakarken, dinin ve inancın getirildiği o samimiyetsiz, korkmayan, hadsiz hali izledim aslında !
Hadsizlik ve ayarsızlık dedik de…
Sabah programlarına çıkan, eşleriyle sorunlu başı kapalı kadınların, sosyal medya hesapları üzerinden sürekli canlı yayın açtıkları TİKTOK tartışmalarını da ekliyorum bu inanç (!) dağının zirvesine ! Hatta bir program var, yeni evli genç kadınların birbirlerinin evini ziyaret edip, ucunda para ödülü olan yarışmayı kazanma uğruna, gördükleri her şeyi yerden yere vurdukları, hatta yatak odalarının kapısını kadar açıp, bunu bile değerlendirme potasına soktukları hani ! Ardından, bir yemek yarışmasına katılan gelinlerin kaynanalarına ha bire hakaret ettikleri, kaynanaların ise gelinlerinin kirli çamaşırlarını ortaya döktükleri, bunu da birkaç altın bilezik uğruna yaptıkları bir başka program daha…
Utanmıyoruz artık !
Kesinlikle utanmıyoruz !
Ucunda para olan her şey uğruna, her şeyin yapılabileceği bir hayatı benimsiyoruz !
İki din gezen, sonunda da kendini sadece Allah’a inandığı bir noktada bulan arkadaşım, kendi yaşam yolculuğunun çok görmüş, çok yaşamış, çok deneyimlemiş kelimelerine devam etsin mi biraz daha ?
“İnsanlar, bence, dinlere artık inanmıyor ! İnanmak, böyle bir şey değil ! Çünkü kötülük, haksızlık, adaletsizlik yapanlar hiç bir şeyden korkmuyor ! Allah’tan korkmuyor ! DİĞERLERİ AMAN DUYMASIN diyenler, Allah’ın onu her noktada bildiğini, duyduğunu, gördüğünü umursamıyor ! İnsan olandan çekiniyor ! ‘Diğer kısmı nasılsa biraz ibadetle temizlerim’ zannediyor !
Türkiye’deki cemaatlerin / tarikatların dışarıya verdiği o görkemli hallere bakın mesela… ‘Dünya malı dünyada kalır’ hikayesini satarlar fakire ! Hatta sen de çok yazıyorsun, fakirin zenginden 500 sene önce cennete gireceği saçmalığını ! En çok pazarladıkları şeydir bu ! Madem 500 sene önce, sen neden girmek için benim gibi yaşamıyorsun, soralım mı onlara ! Niye ben ay sonunu getiremezken, sen bana pazarladığın o inançla aldığın 10-15 milyonluk arabalara biniyorsun, kocaman evlerin lüksü içinde ayaklarını uzatıyor ve keyfine bakıyorsun ?
Tek hurma tek hırka hikâyesine ne oldu ?
Bana bu dünyada cehennem gibi bir hayat sunup, ardından ‘ASLINDA CENNETLİKSİN, DAYAN’ diyenlere döndüm ben sırtımı ve aslında tanrılaştırdığımız insanları sildim hayatımdan… Niye, biliyor musunuz ? Çünkü bu tür yapılar, size Allah’ı da unutturuyor ! Size, yeni, yepyeni tanrılar sunuyor, tapınmanız için ! Siz fark etmiyorsunuz bile ! Bugünün insan tanrılarının bunca kalabalık oluşu da bundan…
Onlar, sadece cemaatlerin ya da tarikatların içinde yoklar…
Siyasette de varlar…
Öyle bir inançsızlık ki bu, kendi bebeğinin ömrünü, tapındıkları siyasilere, o çok tanrılı dinlerin olduğu dönemler gibi sunanlar, adayanlar var bugünün Türkiye’sinde… En korkutucu olanı da, cenneti, adeta erkekler için bir cinsellik alanı gibi sunan dini (!) yapılar ! Huri vadeden, hurilerle sonsuz bir keyif hayatı sunan yapılar ve buna sessiz kalanlar, izleyenler, kandırılışı destekleyenler…
Ben, kul hakkının bu kadar kolay yenildiği, yendikçe geğirildiği, kimsenin hakkına razı olmadığı, hak yendiği bu düzenden çıktım aslında ! Düşünsenize, Allah, insanı yaratırken ona bir din vermedi, ki ne zaman insan yolunu kaybetti, şeytana uydu, işte o zaman çıktı dinler ve peygamberler !
Herkesin bu kadar din konuştuğu, dinle yatıp dinle kalktığı bir memlekette niye bu kadar yolsuzluk, yoksulluk, çatışma, düşmanlık ve sevgisizlik var, sorarım size… Niye herkes o sevgisizlikten güçleniyor, yaratılan cepheleşmeden nemalanıyor, ama buna rağmen o din denenden de vazgeçemiyor, sorarım size…
Çünkü din, müthiş bir sermaye, müthiş bir güç… İtiraz edilemeyen, güç sahibini tanrılaştıran, sorgusuz sualsiz kabul ettiren tek şey !
AUDI’sinden inen, son model MERCEDES’ine binen, gavur diye aşağılayıp HEPSİ CEHENNEME GİDECEK dediklerinin ürettikleri son model telefonları üzerinden propagandasını sosyal medya hesaplarından pazarlayan, sadece kıyafetleriyle peygamber dönemini temsil (!) eden, onun dışındaki bütün dünya nimetlerinden sonuna kadar yararlanan cemaat / tarikat liderlerinin, siyasete dini karıştırıp da peygamber edasıyla ortalıkta dolananların o 500 senelik cennet hikâyesini fakir fukaraya pazarlama sebeplerini bir kez daha düşünün derim o yüzden…
O cennet bu kadar garanti olsaydı, sıranın başında mı yoksa sonunda mı dururlardı, en çok da bunu…”
Haklı…
Düşünelim mi ?
Hatta çok düşünelim…