Ayakta yolcu YASAK mı sen SAĞ ben SELAMET mi
Vakalar azalıyor…
Ölümler de…
Aşılama hızlanırken de, HADİ diyoruz…
Onca YASAK içinde boğulurken, gevşeyelim istiyoruz…
Az biraz MASKESİZ…
Az biraz SOSYAL MESAFESİZ…
Eldeki de bundan mı bilmiyorum ama…
Ulaşım için halk otobüslerini kullanan biri olarak, Pazartesi akşamı durakta beklerken, iki örnek geçti yanı başımdan… İlk otobüs doluydu, ama koltukları itibariyle… Şoför de buna işaret etti, durağı pas geçerken elini kaldırdı YER YOK diye…
Haklı…
YASAK var…
KURALLAR var…
Ama denetim var mı, net değilim…
Ardından ikincisi geçti…
O da pas geçti bizi, durmadı ama…
Bu defakinin koltukları yetmemiş anlaşılan, AYAKTA YOLCU kalabalığına da yer vermiş…
ATIN ÖLÜMÜ ARPADAN hikâyesindeyiz hep… Değişmiyoruz ! Değişimi destekleyenlerin inadına, AYNI kalmakta ısrar ediyoruz… Oysaki aynı taraftayız, aynı savaşın aynı cephesindeyiz… Ne onca ölüm bir film fragmanı, ne onca yaşanan bir senaryo paylaşımı…
Yine de değişmiyoruz…
Ara ara kavgalarımız da bundan…
“Bu çağ, nezaket kuralları içinde birbirinden nefret edenlerin çağı” diyen sanırım haklı…
En çok da…
-
En dibe vurmanın tek güzel tarafı, yeniden inşanın ilk adımı olmasıdır… Şimdi en ufak hücremize kadar sarsılmışken, oyunu yeniden kurmanın tam sırası… Unutmayalım, kendini kurtarmayı beceremeyeni, kimse kurtaramayacak…
-
…diyen !
Tamam, hadi şunu anladık…
Kendimizi kurtarmayı beceremiyoruz !
Peki, kurtarması gerekenlerin denetiminde, neredeyiz ?
Haklısınız…
O da yok !
At…
Arpa…
Hikâye…
Ve değişmeyen bir BİZ…
*
Bu arada geçen gün biri bir soru sordu, ama bu konuya dair değil, her gün yazan bana dair… OTURUP da düşünüyor musun, demiş, e-postasında ! Ardından KONULAR arasından bir tanesini mi seçiyorsun, diye de eklemiş… Ve son bir şey daha söylemiş… “Hayatın bu keşmekeşinde, o kadar sorun biriktirdik ki, kolay sizin işiniz ! Seç bir konu, yaz kelimeleri alt alta…”
Düşündüm…
İşimin kolaylığını !
Her gün konu seçen yorgunluğumu !
Ardından cevap için şu alıntıyı ekledim, Rainer Maria Rilke’den…
-
Bazılarının sandığı gibi, mısralar duyguların değil, yaşanmış deneylerin sonucudur... Tek bir mısra yazmak için birçok şehri, insanları ve nesneleri görmüş olmak, hayvanları tanımak, kuşların nasıl uçtuğunu duymak ve sabahları çiçeklerin açılırken nasıl titrediğini öğrenmek gerekir…
-