Samandağ Deniz Kıyı Kenar Çizgisi Mağdurlarının Deniz Sitesinde Hz. Hıdır Türbesi önünde basın açıklaması yaptı.
Samandağ Deniz Kıyı Kenar Çizgisi Mağdurlarının Deniz Sitesinde Hz. Hıdır Türbesi önünde yaptıkları basın Açıklamasına katılan Parti, Dernek ve oda ve diğer kurumlar katıldı.
Dr. Phd. Biyokimya Uzmanı Edibe Rahbay şu görüşleri dile getirdi:
“Deniz sitesini oluşturan bölgenin uzunluğu 1,4 km.. Yaklaşık 290 parselden oluşur. Bunlar başka yeri olmayan Yaz kış oturulan haneler (ki bunların içinde Şehit annesi de var) + kafeler + Lokantalar+ Yazlık evlerden ve belediyeye ait parseller den oluşur. Ve bu sitenin denize en yakın tapulu ev 250 300 m uzaklıkta olacak şekilde kurulmuştur. İstanbul için Bağdat Caddesi neyse, Antakya için Saray Caddesi neyse Samandağ için de kafeleri, lokantaları çorbacısı, çarpışan araba, berberi, balon çocuk parkı, mısırcısı, seyyar satıcısı, bakkallı, fırıncısı ile deniz sitesi de odur. Bu sitede çocukluğumuz, gençliğimiz, anılarımız, umutlarımız vardı.. Yıkım kötüdür. Telafisi yoktur. Geri dönüşümsüzdür. Ensemizde Savaş sebebiyle mandalina, domateslerimiz ve diğer mahsüllerimizin ihracatı durmuş. Ekonomimizin çökmüş olduğu bir dönemde. 10 bin kişinin nemalandığı, sosyal ve ekonomik anlamda nefes aldığı bir yerdir deniz sitesi.. Feryadımızı küçümseyenlere, " yıkılsın gitsin diyenlere sesleniyoruz. Empati kurun alınteriniz ekmek teknenizin evinizin bedelsiz tapusunun elinizden alındığını bir düşünün. Bu sitenin tarihçesi iyi okunursa herkes bize hak verecektir.
1960 yılında (kıyı kanunu daha yokken) Bayındırlık bakanlığından ücreti son kuruşa kadar ödenerek birinci el devletten satın alınmıştır. Ve halk Valiliğin çizdirdiği proje çerçevesinde evlerini inşaa etti.. Yani, gecekonducu, işgalci değiliz. 60 yıldır Su, Elektrik, Emlak ve KDV vergileri ödemekteyiz.
1980 li 90 lı yıllarda Özel İdare kıyı kumunu satışa çıkardı. 15 yıl boyunca kıyıdan yüzbinlerce kamyon kum çekildi.. O yıllarda Çevreciler ve Deniz Sitesi sakinleri, kum çekilirse kıyı çöker, daralır ve deniz evlere yaklaşır diye kamyonların önünde durup karşı çıktıla.. Ancak Devletin ihalesini baltalamakla suçlandık. O yıllarda yapılan kum satışları Samandağ'ın kıyı yapısına, deniz kaplumbağaları ve kıyı faunasına çok büyük zararlar oluşturmuştur.
Daha önceki Hatay Valimiz, (şimdiki Ankara valisi) Ercan Topaca konuya sağduyu ile yaklaşmışlar ve kaymakam Cahit Çelik Bey’e Belediye başkanımız ve geniş bir temsilci heyet önünde “yargı süreci sitenin tamamı için bitene kadar Yıkım olmayacak” demişlerdi. Bununla yetinmeyip “kıyı Kenar'ın yeniden tespiti için ön araştırma dosyası” hazırlatmışlardı. Ne yazık ki Valimiz Sayın Ercan Topaca bu söylemden 1 hafta sonra Ankara’ya tayini çıkmıştı. Yeni gelen Valimize eski valimizin bu dosyasını hatırlattık, lakin cevap almadık?
3 Kasım 2017 de Antakya'da Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Hatay Valisi, Milletvekili Fevzi Şanverdi, ATSO, HESOB, ve pek çok kurum temsilcilerinin huzurunda “Devlet makul çözüm bulana kadar yıkım lafı duymak istemiyoruz, mağduriyetleri gidermeden yıkım yok, Yıkım en son çaredir” demişlerdi. Ankara'da konuyu araştırmak üzere dosya da sunduk. Lakin bakan beyden cevap gelmeden kaymakamlıktan yıkım tebligatları gelmeye başladı.
Bu acele bizi kaygılandırıyor. Basından öğrendiğimiz; Termik santral, petrol kimya ve diğer kirletici tesisler için yapılan keşiflerin bu yıkımla bir ilgisi var mı?
Velev ki site evlerin bir kısmı Kıyı kenarda kalmışsa, bizim suçumuz değildir. Kıyıyı çökerten, kumunu satan insanları cezalandırın bizi değil..
Site halkı bu yanlış uygulamalar ve sesimize kulak verilmemesi karşısında "Biz Devlet Ana'nın üvey evlatları mıyız ?" derin kaygısı içindedir. Toplumsal barışa en çok ihtiyaç duyuğumuz bir dönemdeyiz.. Bu nedenle Toplumsal Huzur adına bu kaygılarımızın giderilmesini ve adil çözüm için adım atılıp, yıkımın ötelenmesini istiyoruz.”