Umuda dair sorumuz var Umuther şeye rağmen var
Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan…
Dışından anlaşılmaz.
Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan…
Paylaşılmaz.
Bir düşün’de beni sana ayıran,
Yalnızlık paylaşılmaz…
Paylaşılsa yalnızlık olmaz.
…Özdemir Asaf, haklı…
Belki bu yüzden… Paylaşmamak için kaçıyoruz birbirimizden… Yalnızlığımıza dokundurtmamak için kaçıyoruz... Kendimizden bile kaçıyoruz… Yalnızlık yetmiyor hatta, yapayalnız kalmak istiyoruz… Hiçbir ses duymamak için en uzağa kaçmak istiyoruz… Bizi yoran her şeyden uzakta, bir köşede kıvrılarak zamanın sonlanmasını beklemek istiyoruz…
Bu kadar mı yorulduk sahi ?
Yaşam denenden bu kadar mı sıkıldık ?
Umut denen şeye bu kadar mı uzak düştük ?
Yok mu bir çaresi ?
Paylaşmanın…
Yalnızlığı paylaşmanın…
Paylaşıp da bitirmenin…
Yeniden doğmanın…
Yok gibi…
Peki, istediğimiz mi ?
Yok, çok bir şey değil...
Cahit Sıtkı Tarancı’nın dizeleri gibi, dediği gibi…
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
Çok mu istedik, çok mu ileri gittik ? Abarttık mı ? Yok, az bile istedik ! Açtık… Uzun zamandır açtık… Yemedik, içmedik… Çünkü bekledik ! Değişiriz diye bekledik ! Bir umut dedik, bekledik… Birbirini dinlemeyi unutanların kavgalarını bekledik… Konuşmak yerine bağıranların susmasını bekledik… Kulaklarımıza çarpan küfürlerin Ankara’sında biriken güç kavgasının sonunda yazacak o ‘SON’ için bekledik…
En çok da, umut ettik…
Çünkü bir şeye çok inandık…
Barışa, umuda, ölüme direnen yaşama…
O yüzden sorduk ve Ataol Behramoğlu’nun sorduğu şeye çok inandık…
Soruyu yeniden
Ve şöyle sormalı:
Sevgiye, iyiye
Barışa kim karşı?
Emeğinin
Hakkını alan
Ne çıkar umar
Savaştan?
Dünyayı ortakça
Kardeşçe üreten
Ne yarar umar
Kötülükten?
Şimdi değiştirip
Bu kavramları
Yeniden ve şöyle
Söylemek olası:
Emekçi insan var, barıştan yana
Dünyayı kardeşçe yaratan, üreten…
Ve kurtlar – savaşta çıkarları olan…
Vurarak, kırarak, ezerek sömüren…
Behramoğlu haksız mı ?
Peki, başka sorumuz var mı ?