Ülkemdeki vekil maaşları Ve bir aklın çöküş hikayesi
Geçen gün Facebook’ta gezinirken bir şey okudum… Diyor ki orada… “Vatandaştan beklenen tasarruf Saray’dan başlasın ! Milletvekili ve Bakan maaşları asgari ücretle eşitlensin! Vekillerin DANIŞMAN adı altında yarattığı orduları lağvedilsin! Vatandaşın ancak mezarda emekli olabildiği bir ülkede, vekillerin KIYAK emeklilik hakkı kalksın ! Ve finalde de, bu milletin ve ülkenin aşığı olanlar kalsın meydanın orta yerinde ve ADAYIM desin, biriken sorunları ve acıları omuzlamaya HAZIRIM desin ! Var mıyız?”
Var mıyız ya da ne kadar YOKUZ bilmiyorum ama, birazdan paylaşacağım hikaye biziz, onu biliyorum… Herkesin bir köşesinden tırtıklamaya çalıştığı bir ülkenin son halinin çekilmiş karelerinin finalinde, söyleyecek sözü kalmayacaklarız, işte bunu çok iyi biliyorum…
Başlayalım mı ?
Soluksuz okuyalım hatta…
Yeni restoran açan birisinin acı ve gerçek itirafları bunlar…
-
Yeni restoranın açılması, müşterilerden çok toptancıların ilgisini çekmişti. İlk gelen, sezonluk su stoğumu bana satmaya çalışan bayi oldu. Toptan alırsam, büyük su 35 kuruşa, küçük su 15 kuruşa geliyordu… Onun ardından toptan gıdacı, meşrubatçı ve biracılar da geldi tabii.
Buraya kadar her şey normaldi…
Ancak arkası kapalı, üzerinde hiç yazı bulunmayan kamyonet geldiğinde ilk şokumu yaşadım. Adam, kaşar peyniri satıyordu. Kilosu 6,5 liradan… Ben, “Nasıl böyle ucuz satıyorsun?” deyince de, adam açık açık söylemekten çekinmedi, “Abi, bu dandik kaşar, ama kimse ayırt edemez. Bak al bi parça…”
Nutkum tutulmuştu.
“Zararlı değil abi, patates püresine yağ ve kaşar aroması koyuyorlar…” demez mi? O şokla adamı nasıl gönderdiğimi hatırlamıyorum. Ertesi gün daha beterdi… Kıymacı, köfteciydi gelen… Kilosu 3 buçuk liradan kıyma satıyordu… Sinirlerime güç bela hakim olup, kıyma denilen şeyin muhtevasını sordum… Et aroması, tavuk deri ve kemikleri, soya gibi “zararsız” maddelerden üretiliyormuş. Adam öğünerek, “Her şey dahil otellerden alan var abi” dediği an kıçına tekmeyi yedi tabi… Adamı kovdum kovmasına da, bu iş fena halde aklıma takıldı.
Kardeşim bu memlekette sahte olmayan bir şey yok mu?
Ben bu tip restoranlarda yemek yedim mi acaba? Yediysem kaç kere? Bu işin ucu nereye kadar gidiyor? Oturdum bilgisayarın başına, başladım araştırmaya… Aman tanrım! Neler neler varmış bu memlekette? Yahu neredeyse gerçek bir şey yok piyasada. Her şeyin aroması var. Üstelik bunlar internette online olarak satılmakta.
Aromalar saymakla bitmiyor!
Acı Biber Aroması, Acıbadem Aroması, Ahududu Aroması, Alabalık Aroması, Ananas Aroması, Anason Aroması, Antep Fıstığı Aroması, Ayran Aroması, Bal Aroması, Bergamot Aroması, Böğürtlen Aroması, Çam Sakızı Aroması, Çedar Peyniri Aroması, Ceviz Aroması, Çikolata Aroması, Çilek Aroması, Et Aroması, Fındık Aroması, Fıstık Aroması, Keçi Peyniri Aroması, Keçi Sütü Aroması, Kekik Aroması, Kimyon Aroması, Koyun Peyniri Aroması, Koyun Sütü Aroması, Parmesan Peyniri Aroması, Tereyağı Aroması, Yoğurt Aroması, Zeytin Aroması, Zeytinyağı Aroması, Ekmek Aroması…
Yahu, ekmeğin bile aroması var. Çakma ekmeği nasıl yapıyorsunuz kardeşim? Neden yapıyorsunuz? Araştırdım, ekmekte durum bildiğiniz gibi değil… Unun beyazlatıcısından tutun da maya besleyicisine (Yahu maya besleyici satıyor adamlar! Ninem, ekşi mayadan, nohuttan yapardı ekmeği) ve hacim arttırıcısına kadar neler neler var! Adam gibi ekmek bile yedirmeyecekler bize.
Kahvelere köpük yapıcı satıyorlar yahu… Köfte kızartılırken, hacminin küçülmemesini sağlayan kimyasallar var. Tam bunları okurken, sahte kolacı, “ucuz” viskici, yaban domuzcu akın akın geldi… Bunca gelen arasında, bana da toplu halde geldiler, iyi saatte olsunlar…
Bütün bunları yaşayıp öğrendikten sonra tımarhanelik olmadığım için çok şanslı olduğumu düşünüyorum. İşte bu yüzden, pılıyı pırtıyı toplayıp dükkânı kapattım ve bu işe bir daha girmemeye, hatta turistik yerlerde iyi tanımıyorsam, restoranlarda yemek yememeye karar verdim.”
-
Siz de düşünüyor musunuz ?
Bu ülkede hala tımarhanelik olmadığınız için çok şanslı olduğunuzu düşünüyor musunuz ?