Hatay Mahalli Haber
MENÜ
Tamer Yazar
Tamer Yazar
yazar5@hotmail.com
Paylaş Paylaş Paylaş Yazı 144 defa okundu.

Sizin hayat hikayeniz nerede O hikayeden çıkan SİZ nerede

-

Bu ülkede HALA; vicdanı yaralanabilen, başkaları adına üzülebilen, utanabilen, bu devran değişsin, özgürlük, adalet, sevgi, saygı, barış, merhamet üstün gelsin isteyenler VAR…

-

Bu…

Hepimizin umudu…

“Bir gün…” diye başlayan hikayelerin en çok da !

Peki, eldeki tablonun mutsuzluğunda duranlarımız mı ?

Çoklar…

Biliyorum, çok fazlalar…

Ama öyle hikâyeler biriktiriyorlar ki…

İnanılmazlar…

“Mutlu insanın hikâyesi olmaz”, demiş ya Umberto Eco…  Bir ara paylaşmıştım buna dair hikâyeleri, inanılmaz olanları… Tüm o sıkıntıların, sorunların, mutsuzlukların içinden filizlenen, büyüyen, serpilen yaşam öykülerini…

Eco, sıralamış bir kaçını…

Mesela…

-

Kadın, frengi hastası… 8 çocuğu var... Bu çocukların üçü sağır, ikisi kör, birisi de zeka engelli... Kadın, hamile ve doğan çocuk, Beethoven… O; Klasik dönemden romantik döneme geçiş sürecine büyük katkı sağlamış ve gelmiş geçmiş en ünlü ve en etkileyici bestecilerden biri olarak kabul edilen, Alman piyanist ve besteci…

-

Sarhoş baba, hasta anne, yatılı okullarda geçen yalnız bir çocukluk, bitmeyen depresyon ve sara hastalığıyla mücadele eden dahi, Dostoyevski… O; İnsanın iç dünyasının en gizli kalmış yönlerini, erişilmesi güç bir saydamlıkla yansıtan yapıtlarıyla 20. yüzyıl roman anlayışı üzerinde derin ve evrensel bir etki bırakan, ünlü Rus Roman Yazarı…

-

6 çocuktan ilki o… İki erkek kardeşi, bebekken ölüyor. Üç kız kardeşi Nazi zulmünde ölüyor… Babası baskıcı, geçimsiz. O ise hep yalnız… Onun adı, Franz Kafka… O, 20. Yüzyıl edebiyatının en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilmektedir…

-

11 yaşında babasını kaybediyor… Dedesi sert kişilik... Onu evden gönderiyor. Yoksul bir aile… 11 yaşında tersanelerde çıraklığa başlıyor. Adı, Maksim Gorki… O, Aleksey Maksimoviç Peşkov… En çok bilinen adı ile Maksim Gorki… Rus yazar, sosyalist gerçekçi yazımın öncüsü, politik eylemci…

-

Babasından sürekli kemerle dayak yiyen bir çocuk… Çoğu geceler sokakta yatıyor... Cildi hasta, karaciğerinden muzdarip… Adı mı? Charles Bukowski… O, “Garipliklere gülmek için ve hayatlarımızı, ölümün bizi almaktan ürpereceği kadar güzel yaşamak için buradayız” diyen, asıl adı Heinrich Karl Bukowski olan, ünlü bir Amerikalı yazar ve şair…

-

13 yaşında annesi ölüyor… Okula gidemiyor… Hayatı boyunca, ruhsal hastalığının tekrarlayan ataklarından muzdarip bir kitap kurdu… Hemen söyleyelim! O, Virginia Woolf… O, 20.Yüzyılın en önemli yazarlarından biri… İngiliz feminist, yazar, romancı ve eleştirmen…

Babası, borçları yüzünden hapishaneye düşünce; çalışarak, borçları ödemek ve ailesine bakmak zorunda kalan, okula gidemeyen küçük bir çocuk, kendini yetiştiriyor… Bu zorluğun ortasındaki isim, Charles Dickens… O, Victoria devrinin en iyi romancısı olarak kabul edilen, İngiliz yazar ve toplum eleştirmeni…

-

Haklısınız… ‘Benim hayat hikâyemden bir şey çıkmaz’ diyenlerin kalabalığında ilerleyen bir ülkeyiz… Bizi, böylesine GÜVENSİZ yetiştiren ve her soru sorma isteğinde GERİ adım attıran bir sistemde, hikâyelerin tek tek, sahipleri ile toprağın en derinine gömülmesi çok da tesadüf değil o yüzden…

Geçenlerde bir duvar yazısı gördüm…

“Siz, hayallerinizden hiç SIFIR aldınız mı?” diye soruyordu orada !

Altında yazan cevap mı ?

“Benimkiler, hep kopya muamelesi gördü, puanlamaya bile giremedi… Oysaki hepsi orijinaldi…”

Şimdi, biraz DÜŞÜNÜN…