Siyasetin asık yüzünden Gülümseten (!) esprili (!) haline
Hikâyesi 1 Mayıs 1964’e kadar uzanan TRT, Türkiye'nin, DEVLET ADINA ülke çapında yayın yapan ilk ulusal televizyon kanalı… 1 Ocak 2009'da, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’na bağlı olarak yayına başlayan TRT Kurdi de bu yapının bir diğer DEVLET DİLİ !
O devlet dilinin, 23 Haziran 2019 seçimlerindeki KÜRTÇE halinde duralım biraz…
Hatırlarsınız…
Seçimler öncesinde, TRT Kürdi ekranlarından vatandaşlara seslenen, terör örgütü PKK'nın hapisteki lideri Abdullah Öcalan'ın kardeşi Osman Öcalan, abisi Abdullah Öcalan’ın İstanbul Seçimi çağrısını yenilemiş, “Ekrem İmamoğlu ciddi bir mesaj vermedi, Kürtler için. Elinden geldiğince Kürtlerden kaçtı ve kendini onlardan bağımsız tutmaya çalıştı. Kürtler için CHP’nin hiçbir projesi yoktur” demişti…
İstanbul’daki Kürt oylarına adres belirlemek için yapıldığı aşikar bir TRT Röportajı bugün hala gündemde ama…
Biraz gülümseten haliyle :)
TBMM’deyiz…
14 Temmuz 2021 Çarşamba…
Genel Kurul’da TRT konuşuluyor…
Yönetim Kurulu’na atanan SON (!) isimler…
Fitili ateşleyen eleştiri, İYİ Parti’den Lütfü Türkkan’dan geliyor…
“Önümüzdeki süreçte, o televizyona çıkardığınız Osman Öcalan’a TRT’de bir yemek programı yaptırırsınız artık, size de yakışır… Ama heveslenmeyin, biz buna müsaade etmeyeceğiz…”
Ve hepimizi gülümseten cevap, AKP’li Bülent Turan’dan geliyor…
“Sayın Başkan, bir konuyu daha revize etmek isterim... Ne zaman “TRT” dense, ne zaman bir siyasi polemik olsa, dönüp grubumuza karşı “Vay, Öcalan’ı çıkardınız ! Osman Öcalan’ı çıkardınız” diye ithamda bulunmanızdan artık gına geldi… Bu, dilinize pelesenk oldu ! Bakınız Sayın Başkan… Nedir bu mevzu? Hiç buna bakmadan, ayrıntısını incelemeden bu kadar ağır ithamı biz hak etmiyoruz, Sayın Başkanım... Bakınız, OSMAN ÖCALAN TRT’YE ÇIKMADI ! TRT KURDÎ’YE ÇIKTI, bu bir…”
Yok, bitmedi…
Ki Bülent Turan da “BU BİR…” dedi ya !
Devamı şöyle…
“TRT Kürdi’ye çıktı ve konuşması Kürtçe verildi… Türkçe altyazı bile verilmedi ve o konuşmada…”
Son sözler de gelsin…
“Ne demiş, diye baştan aşağı bakıldığında, bu adam, ısrarla bu örgütün Kürtlere zarar verdiğini söylüyor… Yapmış olduğu konuşmada, ısrarla Kandil’in meşruiyetini kaybettiğini söylüyor… Israrla; YPG’yi, PKK’yı lanetliyor… Adam ÖZÜR DİLİYOR, âdeta, pişmanlık duyuyor... Siz şimdi, bu adamın konuşmasını hiç duymayacaksınız, görmeyeceksiniz, bu adamın Kürt vatandaşların üzerindeki muhtemel etkisini değerlendirmeyeceksiniz…
-
Eldeki siyasetin Ankara’sının bu hem gülümseten (!) hem düşündüren halinin bizdeki örneği ise, 'Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı Adayı kim olacak?' sorusuna cevap (!) veren Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın, hem Partisi CHP’yi hem de bağlı olduğu Millet İttifakı’nı tartışmalı bir başlığın içine iten, "Ulusal ve uluslararası karar vericilerin işaret edeceği bir insanı yapacaklar" söylemi… Ardından da, “Uluslararası ifadesini ESPRİ OLSUN diye kullandım” deyişi…
Sizi bilmem ama…
Bazen, nerede NASIL konuşup ne şekilde susmamız gerektiğini bilmiyoruz ya…
Bu, Türkiye siyasetinin kale önü mücadelesi hiç bitmeyen aktörlerinin de en büyük sorunu !
Haklısınız…
Hayat denen şey bazen ESPRİ kaldırmıyor !