Kurguda mı kalsak Gerçekte mi
-
Günler, öylece kendi kendine geçsin diye…
Bir camın arkasında durdum…
Bana dokunmasın hiçbir şey…
Hiçbir şey yarama merhem olmasın…
İyileşecekse, hiçbir şeysiz iyileşsin diye…
Bir camın arkasında durup…
Akan hayata ve zamana baktım…
-
Bu dizelerin anlattığı çok şey var…
Bana mı ?
Sizi bilmem ama, ben…
Hayatı, bir televizyon kanalını, hiçbir bölümünü kaçırmamacasına takip eden, ama izlemeye aldığı o hayata katılmayan o kadar çok kişi biliyorum ki…
Bunu neden yaptıklarını mı ?
Yok…
Bilmiyorum…
Aslında onlar da bilmiyor…
Ya da belki de…
Ayn Rand’in “Hayatın Kaynağı” kitabında dediği gibidir…
-
“Kendin ol” dedin bana…
Oysa benim en çok korktuğum, kendim olmak...
-
Hayatı izlemede kalışımız da bundan mı ?
Kendimizden kaçmak mı ?
Peki, kendimizden kaçtıkça yakalandığımız şey ne, bildik mi ?
Kurgu !
Bir çeşit kurgu !
Kontrol edebildiğimiz hani !
Oyuncusundan senaryosuna hatta !
Konusundan, repliklerine ve finaline !
Gerçekten kaçış gibi…
Geçen gün kısa bir hikaye okudum, gerçek bir hikaye…
Ardından düşündüm…
Kaçışlarımız buna mı dair, diye…
Ki ihtimaldir, okumuşsunuzdur siz de ama…
Hatırlamak, iyidir…
-
Yıl 1962… Cağaloğlu'ndaki bir köşe yazarının odasına, üstü başı bakımsız, kirli sakallı biri girer. Adını söyledikten sonra, yazardan kendisine yardım etmesini ister. Köşe yazarı, karşısındakinin içler acısı durumundan büyük üzüntü duyar. Cüzdanını çıkararak, istediği kadar alması için adama uzatır. O da uygun bir miktar para alarak, iki büklüm gözden kaybolur. Birkaç ay sonra, tek sütunluk bir gazete haberi köşe yazarının gözüne çarpar. Haberde, İstanbul sokaklarında, bir çöp bidonunun yanında bulunan bir cesetten söz edilmektedir. Fotoğrafa dikkatle bakar. Bu, para istemek için kendisine gelen adamdan başkası değildir. Emin Ersoy'dur. Mehmet Akif Ersoy'un oğlu, Emin Ersoy!
Yıl 1985… Üsküdar Belediyesi, emekli maaşıyla geçinmeye çalışırken hastalanan, zor ve bakımsız günlerin ardından gözlerini hayata kapayan bir adamın cenazesi ortada kalmasın diye, tüm masrafları karşılar. O unutulan insan, Tahir Ersoy'dur. Mehmet Akif Ersoy'un torunu!
Yıl 1991… Beyoğlu'nda bir evin kiracıları, kirayı ödeyemedikleri için sokağa atılırlar. Onlar, Mehmet Akif Ersoy'un kızı ve torunlarıdır!
İşte sizlere, “İstiklal Marşı” için devletin verdiği para ödülünü almayan, ticarete alet olmasın diye de “İstiklal Marşı"nı kitabına almayan Mehmet Akif Ersoy'un Türk milletine emanet ettiği çocuklarının yaşamlarından kahredici bir kesit…
-
Sunay Akın’dan bir alıntı…
Kaçtığımız gerçeklerden…
Kurgu’da mı kalsak ne !