Hayata dair konuşalım mı NEREDEYİZ ona bir bakalım
Hayata dair tespitler yapmışlarda duralım mı biraz ? Onlar konuşsun bugün, bizler ara ara yorum yapalım…
Mesela…
-
Yaşarken, ömrümüzün BİTEN BİR ŞEY olduğu aklımıza pek gelmiyor, ama an be an bitiyor... Dünyada ne işe yaradığını bilemeden, “Bir insan, ömrünü neye vermeli?” sorusunun cevabını bulamadan, bitiyor çoğu zaman…
-
demiş biri tanesi…
ve…
-
Eğer hayat gerçekten güzel olsaydı, herkes büyük bir sevinçle uyanır ve hiç istemeyerek uyurdu… Oysa durum bunun tam tersi…
-
demiş bir diğeri…
Ama ben en çok da şunda durdum…
-
Büyük paralar harcayıp İHTİŞAMLI CAMİİ yaparlar, sonra da içinde oturup FAKİRLERE DUA ederler…
-
En garibi de bu değil mi ?
KABE’nin sadeliğinde duran insanoğlunun, gökyüzüne DOKUNMA sevdasında (hırsında) uzatabildiği kadar uzattığı MİNARELERİ, büyütebildiği kadar büyüttüğü kubbeleri izlerken, siz de bunu düşünmüyor musunuz ? En fazla fakirliğin, en fazla zenginliği barındıran Müslüman topraklarında olmasını anlayabiliyor musunuz ? Peki, daha fazla özgürlük, insan hakkı, demokrasi, daha iyi bir yaşam umudu için kaçan Müslümanların, bir diğer Müslüman ülkesine değil de, Avrupa ya da Amerika’ya göç etme telaşını sorguluyor musunuz ?
Bu, KABE’nin sadeliği ile başlayan, ama giderek büyüyen hırslarımızın FİNAL sahnesi mi ?
Bilmiyorum, ama bugünü bir hikâye bitirsin istiyorum…
“Eller, neden bolluk içinde”, diyen bir hikaye…
-
Finlandiya’da yaşıyorum. Burada, insanların yaşam standartları genel olarak oldukça iyi. Yoksul insanlara rastlamak çok zor. Alkol veya narkotik madde ya da kumar gibi bağımlılığı olmayan biri, kimseye muhtaç olmaz. Gerekirse, devletten barınma ve geçinme desteği alır. Buna rağmen, ne gıdalar ne de eşyalar mümkün olduğunca israf edilmez. Çok gerekli olmadıkça, bir şey satın alınmaz. Bir şeye ihtiyaç kalmamışsa, ya ihtiyaç duyabilecek birine verilir ya da ikinci el mağazalarında ya da internetten satılır.
Mesela çocukları olan bir aile, ne kadar varlıklı da olsa, ikinci elden kıyafet alır. Bir yıl sonra küçülenleri satar ve yeniden ikinci el kıyafet alır. Bazen bir şey almayacak olsa bile, bitpazarında dolaşmaktan hoşlanır. Bu arada fincede “kirppu” bit, “tori” ise pazar demek. Aynı bizdeki gibi, bitpazarı dedikleri kirpputori’den giyinmek hiç gocunulacak bir şey değildir. Aksine, sizin sınırsızca tüketim çılgınlığından imtina edecek entellektüel seviyede olduğunuzu ve alçakgönüllülüğünüzü ortaya koyar.
Burada, gösterişli arabalar ve gösteriş düşkünlüğü yadırganır. Belki de soğuk iklim yüzünden, gösterişli giyinen birine pek rastlamazsınız. İnsanlar, iklime uygun ve rahat şeyler giyerler. Mesela yazın naylon terlikle gezen insanlar görürsünüz. Çünkü naylon terlikle plaja da gidersiniz, alışverişe de, tiyatroya da. Kolayca yıkanır, kolayca kurur. Kimse sizi yadırgamaz, ayıplamaz. Bir öğretmen de derse terlikle gelebilir, hatta terlikleri de çıkarıp, hoşlanıyorsa yalınayak ders anlatabilir. Ve artık terliklerini kullanmak istemiyorsa, çöpe atmaz. 1 Euro’ya satabilir. O bir Euro’ya ihtiyacı olduğundan değil, terliğin ona ihtiyacı olan birini bulması için. Eğer bu terlik kullanılamayacak kadar eskimişse de, geri dönüşüme atar, ki doğayı kirletmek yerine yeniden bir ihtiyacı karşılayabilecek bir şeye dönüşebilsin.
Matematik dünyası dergisinde okuduğum bir şeyi de paylaşıp, bitireceğim... Bir okur, soru köşesine, “neden matematikçiler hep eskimiş gömlekler giyerler” diye bir soru göndermişti. Dergi Editörü de, “henüz bitmemiş bir gömleği neden atsınlar ki” diye cevap vermişti.
Kimin ne diyeceğine takılmayıp, üzerinde yaşadığımız gezegene saygı duyarak yaşayalım. Ne kadar az satın alıyorsak, o kadar olgunuz. Ne kadar az çöp atıyorsak, o kadar olgunuz. Emek verilerek üretilmiş her şey değerlidir. 1 lira değer biçilse bile, o bir lira, değerlidir.
-
Düşünün…
Düşünelim…