Hayat konuşsun Biz dinleyelim
15 Temmuz kanlı darbe girişiminin arkasındaki cemaat (!) yapılanmasının Türkiye’yi ve bizleri ne hale getirdiğini izlerken, devlet içine sızan yapılanmaya yönelik bitmek bilmeyen operasyonlar, NE İSTEDİLERSE VERMEDİK Mİ diyenlerin NE KADAR verdiklerini gündeme taşıyıp duruyor ama…
Akla diğerleri de gelmiyor değil…
Geçen gün, onlardan birini dinledim…
Uşşaki Cemaati Şeyhi Fatih Nurullah’ı, müritlerine seslendiği, cemaatin Nurani TV adlı YouTube kanalında…
“Sarık veya cübbe giymek, resmi işlerimizde engel oluşturuyorsa, nasıl bir yol izlemeliyiz?” sorusu çok hayati !
Peki, cevap mı ?
-
O kisveyi taşıyacağım diye “devletten, hizmetten, ticaretten kopmak” yok… Biz, “devleti, makamları” bıraktığımız zaman, oraya ne idüğü belirsizler geliyor… Hele İSLAMİ DEVLET olsun, en güzel sarığı biz saracağız, en güzel cübbeleri biz giyeceğiz… Başörtü meselesi çözüldü, değil mi? Ayasofya, Tayyip Bey ‘bekleyin' dedi... Ayasofya açıldı. Sarık ve cübbe de… Vakti gelir… Devletin KONTROL mekanizmalarında olalım... Ne idüğü belirsizler karar mekanizmalarına geçince, Müslümanlar sıkıntı çekiyor…
-
Sözcü Gazetesi’nden Ümit Türk ile Batuhan Serim'in haberini okurken, AKILLANMIYORUZ, dedim kendi kendime… Devleti yönetenlerin, Anadolu coğrafyasının beslemeye devam ettiği diğer cemaatlere nasıl bir mesaj verdiğini izlerken, AKILLANMIYORUZ dedim… Ayasofya’dan Kariye’ye, eski kiliselerin camiye dönüştüğü yeni Türkiye’de İSLAMİ DEVLET hayalleri kuranların devlet içinde olma çabalarını AÇIK AÇIK dile getirdiğini izlerken, AKILLANMIYORUZ dedim…
Ve…
Daha yaşayacak ÇOK şeyimiz olduğunu anladım…
Ama o ÇOK denenin içinde NEREDEYİZ, işte onu bilemedim…
O yüzden…
Hayat adına söylenen sözleri toparladım bugüne, ki heybem epeyce doldu…
O zaman, gelsin HAYAT ve konuşsun, ki biz de dinleyelim…
Evet…
Der ki hayat…
*
Anladık ki, yaşamak; Zor zamanlarda yalnız kalmaktır, ansızın kopan fırtınalara yakalanmaktır, alıştığımız şeylerle savaşmaktır. Ve anladık ki yaşamak, kendi derdimizi içimize gömmektir…
*
O halde birbirimize bakalım ve dürüst olalım,
Diyelim ki;
Bazı hakikatler ağır geldi bize…
*
İçimden geçenlerle, yaşadıklarım hiç tanışmadılar bile…
Ve ben, tanışmamış iki hayat arasında fazlasıyla yoruldum…
*
Bazılarını derin sanırsınız, oysa sadece suları bulanıktır…
*
Güzel olan ne çok şeyi kaybettik…
Sokakta oyunları, vefalı komşuları ve yaraya merhem olan o eski insanları…
*
Eskiden evler ırak, insanlar yakındı birbirine…
Şimdi kapı kapıya açılıyor, insanlar ırak birbirine…
*
Haklısınız…
Hayat çok şey diyor demesine de…
Biz ne yapıyoruz, o bir şeyler derken ?
DÜŞÜNÜN…