Görenler ama susanlar Duyanlar ama susanlar Bilenler ama susanlar
Büyüyecek, Görenler ama susanlar
Duyanlar ama susanlar
Bilenler ama susanlar
mülk sahiplerinin mülkleri
ve mülksüzlerin sefaleti…
yönetenlerin söylevleri ,
ve yönetilenlerin suskunluğu…
Bazen bir şeyleri okurken kafanızda dolaşan tilkilerin kalabalığında uçuşup duran fotoğrafları yan yan koyup var olan resmi tamamlama şansınız oluyor mu bilmiyorum ama, Bertolt Brecht’in kelimelerinin pek o tabloya ihtiyaç göstermediği kanısındayım, hatta eldeki fotoğrafı birebir anlatıyor diye düşünüyorum…
Haksız mıyım ?
Hele ki benim gibi hayata eleştirel bakan biri için…
Sahi, fazla mı eleştiriyorum ?
Haksızlık mı ediyorum ?
Yok, etmiyorum… !
Etmediğimi Yılmaz Güney söylüyor…
Nasıl mı ?
“Diyorlar ki, ‘Yılmaz Güney ülkemizi kötü gösteriyor. O kadar tarihi eserlerimiz var, o kadar büyük otellerimiz, on katlı apartmanlarımız, asfalt yollarımız varken, gidiyor halkın sefaletini gösteriyor. Bütün çabası Türkiye’yi kötülemek…’ İki şeyi birbirinden ayırmak gerekiyor. Ben Türkiye’nin aleyhine değilim. Ben açıkça Türkiye’deki egemen sınıflara, onların dayandıkları emperyalist güçlere karşıyım ve her zaman da karşı olacağım. Halkın içinde bulunduğu yoksulluğu, zorlukları göstermek, halka karşı olmak değil, onlarla beraber olmak, onların kanayan yaralarına parmak basmak ve sergilemektir.”
Sizi bilmem ama…
Okuyunca, abartmadığımı anlıyorum…
Birilerine haksızlık etmediğimi de…
Sırf eleştirmek için eleştirmediğimi de
Yoksa her gün yazmak değil tüm çabam… Ama hayatı beraberce konuşmak… Tartışmak… Bugünden yarına çıkıp çıkamayacağımız belli değilken, dünden kalanlara sahip çıkmak… Aynı kelimeleri okuyanlar olarak, bir yerlerde BEN GİBİ DÜŞÜNENLER VAR diyebilmek… En çok da, umut etmek…
O yüzden, kelimelerimiz sancılı, acılı, kederli, hatta çokça öfkeli…
En çok da susanlar için…
Görenler, ama susanlar için…
Duyanlar, ama susanlar için…
Bilenler, ama susanlar için…
Haklısınız…
Onlar ne de çoklar…
Her tarafımızı sarmışlar…
Sarmaşık gibi dolanmışlar…
Satılmışlar, ara ara kiralanmışlar…
Bedenlerini satanlara tur bindirmişler…
Ki onlar bile ruhlarına sahip çıkmışlar…
Bedenlerinin kirasında ruhlarında yaşamışlar…
O yüzden, kelimelerimiz sancılı, acılı, kederli, hatta çokça öfkeli…
Görüp de susanlar yüzünden…
Duyup da susanlar yüzünden…
Bilip de susanlar yüzünden…
Sizi bilmem ama, ben de istiyorum…
ÜLKE BÖLÜNSÜN istiyorum…
Can Yücel’in dediği gibi ama !
-yandaş, yalaka ve yavşaklar bir tarafa…
-onurlu, şerefli, üreten emekçiler ve vatansever insanlar bir tarafa...
Ağır mı kaçtı ?
Kaçmasın…
Gerçeğimizden kimse kaçmasın…
Bugüne ekli yaşamlarımızın karanlığından kimse kaçmasın…