Bekliyorum Sandık gününü bekliyorum
16 Nisan, sadece bir Anayasa Oylaması mı, yoksa DAHA FAZLASI var mı ? Sahi, ‘bir EVET’ten ne çıkar mı?’ eldeki durum ? Yoksa ‘HAYIR’ diyerek aslında bir şeylerin değil, ama hayatlarımızın can simidini mi fırlatacağız kayıplarımızın üzerine ? Hangisi ? Karanlığımıza damlayan AYDINLIK hangisi ?
Bilmiyorum…
Cevabı bilmiyorum…
Ama bildiğim bir şey var…
Kendi kayıplarıma bir CAN SİMİDİ atacağım…
Niye mi ?
İzlediklerim belki…
Ya da gözlerimin gördükleri…
Ama en çok da korkarak dinlediklerim…
Anlatılanlar, kelimelerle ilerleyen korkular…
Onca cümle arasına sıkıştırılan masum hayatlar…
Eldeki son görüntü mü ?
16 Nisan’a koşturarak ilerleyenlerin Türkiye’sindeyiz… Meydanları dolduruyoruz bir kez daha… Diyarbakır’dan Hatay’a, sloganlarımızı savuruyoruz rüzgâra, EVET ve HAYIR diye… Bir kez daha tasnif ediliyoruz, EVET ve HAYIR diye… Özgür iradelerimiz İPOTEK altında… Öyle ki, Devlet eliyle robot resimlerimiz çiziliyor… Milyonlarca HAYIR’ın robot resimleri uçuşuyor EVET meydanlarında… Ve her bir resim HEDEF gösteriliyor… ÖTEKİ ilan ediliyor… Devlet’in gücünde durup iktidar koltuklarında oturanlarca ÖTEKİLEŞTİRİLİYOR…
Türkiye, demokrasisinin cenazesinden damlıyor…
Karanlığına damlayan aydınlığında yolunu arıyor…
Aslında yolumuzun kaybı yeni değil…
Hatırlıyor muyuz dünü ?
Dünden kalabilenleri !
Hani sözleşmeli öğretmenlerin mülakatlarından yansıyanları… Aslında kayıt yok ! Gerçekleşen mülakatlarda sorulan sorulara ve cevaplara dair tek bir kayıt bile yok… O yüzden söylenenler var elimizde… Öğretmenlerin yeterliliğine dair yapılan bir sınavın ardından gelen mülakatta yöneltilen sorulara dair “SORDULAR’ diyenler var… Genç Öğretmen adayları var… ‘Bu soruların yeterliliğimizle ne ilgisi var’ diyen genç insanlar var… Ve eldeki o sorular var… Öğretmenlerin robot resimlerini çizme telaşına girmiş bir Ankara var… Makul Şüpheli ilan ettiği her bir vatandaşını temize (!) çekme talaşında bir iktidar var…
Şimdi biraz hatırlayalım mı ?
Eldeki sorularla çizilen resimleri…
Ardından 16 Nisan’da durup final yapalım…
İşte o sorular…
Sorulduğu söylenenler…
•Oruç tutuyor musun?
•Reis deyince aklına kim geliyor?
•Gezi olayları hakkında ne düşünüyorsunuz?
•Gezi olaylarına katıldınız mı?
•Ezanın Kürtçe okunması hakkında ne düşünüyorsunuz?
•‘Sayın Öcalan’ ifadesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
•Üye olduğunuz sivil toplum örgütü var mı?
•Hangi gazete ve köşe yazılarını takip ediyorsunuz?
•Hangi dershaneye gittin?
•Ömer Halisdemir kimdir?
•15 Temmuz sürecini değerlendirin?
•Fırat Kalkanı operasyonunu nasıl değerlendiriyorsun?
•Tarık Akan hakkında ne düşünüyorsun?
Sahi ne anlatıyor tüm bu sorular ?
Ne kadar vatansever (!) olduğumuzu mu ? Ya da ne kadar milliyetçi (!)… Hatta Solcu ya da Sağcı… Hangi cemaate yakın ya da uzak olduğumuzu mu ? Belki de, sevdiğimiz bir sanatçıdan yaşam profillerimizi çıkarma telaşını… Ama en çok da, Ankara’nın dış politikasına eklediğimiz eleştiri ile sandıkta kullandığımız o tek bir oyun rengini… Ve hangi ölümlere ağıt yaktığımızın robot resminde, ne kadar muhalif olduğumuzu…
Ne düşünürsünüz bilmem ama…
16 Nisan, tüm bunların toplamı !
Ben mi ?
Topladım, çıkardım, böldüm ve hatta sağlamasını bile yaptım ! Eldeki karanlığa damlayan aydınlığın orta yerinde dururken, bu gidişata EVET ‘dememe’ adına kendi HAYIR’ımı sandık günü için gün ışığına çıkardım.
Bekliyorum…
Siz ?