Avrupanın PKK aşkı Rusyanın YPG flörtü
Sık sık deriz hani, hatta politikalarımızın ‘milliyetçi’ tavrının yükseliş zamanlarında bu tekrarlarımızı ‘nabzın’ durumuna ve ‘şerbetin’ kıvamına göre arttırıp azaltırız… Ne mi ? Hani şu ‘Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur’ masalımız… Herkesi ‘düşman’ ilan ettiğimiz o korku dolu hikâyemiz… Böylece ‘sıkıldıkça’ herkesi düşman ilan edip, ardından hayatlarımıza kaldığı, kalabildiği yerden devam ederiz… Ama kendi yaptıklarımızı HİÇ görmeyiz…
Aslında ektiklerimizi biçtiğimizi de…
Hasadımızın niye bu hale geldiğini de…
Mesele mi ?
PKK ve YPG !
Ama öncelikle şunun altını kalın bir çizgi ile çizelim ki, karışmasın ! YPG, PYD’nin askeri kanadı… PYD mi ? PKK’nın Suriye uzantısı ! Ama daha açık bir dille ifade edersek eğer… Bir dönem, ki bu ‘dönem’ çok da uzak bir zamanı işaret etmiyor, sık sık (2013’ten 2015’e) Ankara’da görüşmeler yapmak üzere Türkiye’ye gelen Salih Müslim’in başında olduğu bir örgütlenme ! Şimdi bu örgütlenmeye ‘terör’ örgütlenmesi mi demek lazım, bilmiyoruz… Eğer durum öyleyse, böylesi bir örgütlenmenin bir dönem Ankara’da gerçekleştirdiği görüşmelerin hesabında durmak ve sorgulamak gerekiyor ! Sık sık Türkiye’de ana haber bültenlerine dahi yansıyan Salih Müslim ve Ankara görüşmelerinin düne ekli hesabında rakamlar arasında gezinmek gerekiyor… O rakamların kar-zarar cetvelinde AMAÇ neymiş, yakından bir bakmak gerekiyor…
Ardından da, bugün Rusya’nın Suriye’de YPG ile flörtüne geçmek ve Ankara’nın da bu flört durumuna olan politik tepkisini analiz etmek gerekiyor !
Aslında, dünden bugüne ‘tavrımız’ da ‘yaklaşımımız’ da o kadar sık değişti ki, gerek PKK gerekse de PYD bağlamında, bizlerin Ankara noktasında yarattığı ‘gel-gitler’ herkesin bir şekilde kafasını karıştırdı…
Bugün Avrupa başkentlerinin PKK yaklaşımı bu nedenle öfkelere neden olan bir tartışma konusu ! Öte yandan Rusya’nın Suriye’deki çatışma ortamındaki güç savaşında YPG’yi yanına almaya çalışması da…
Aslında konu, Avrupa’nın ya da Rusya’nın NE düşünüp NE yaptığı değil, bizlerin hala ‘ne düşünüp ne yapacağımıza’ karar verememiş olmamız, ki bir dönem hatırlıyoruz söylenenleri… Hatta o dönemlerden birinde, Başbakan Ahmet Davutoğlu, PYD'nin Suriye rejimiyle işbirliğine devam ettiğini söyleyip, "Benim dışişleri bakanlığım döneminde Dışişleri Müsteşar Yardımcımız, Salih Müslim ile GÖRÜŞTÜ. Ne yazık ki o zaman yapılan hataların bedelini şimdi Kobani’de Kürt kardeşlerimiz ödüyor" bile demişti. Derken de, BUGÜN açık açık TERÖRİST diye ilan ettiğimiz bir örgütlenme ile DEVLET adına görüşmeler yapıldığını en resmi ağızdan paylaşmıştı.
PKK mı ?
Barış Süreci denen zaman diliminde, o sürece KİMLERİN ve NE ŞEKİLDE dahil edildiğini, RESMİ inkarların merkezindeki Dolmabahçe Mutabakatı görüşmelerine kadar uzanan dilimde NELERİN gerçekleştiğini izlemedik mi ? Peki, tüm bunları bizler dünyaya kapalı bir şekilde mi yaşadık ? Hayır ! PKK’nın barış görüşmelerine İmralı noktasından bire bir katıldığını Avrupa da bizler kadar yakından izledi… İzlemekle de kalmadı, sürecin BARIŞ noktasına ekleyecekleri adına bizler kadar heyecanlandı…
Açık ve net…
O dönem, barış adına ‘PKK’ ve ‘temsilcilerine’ eklenen ‘gayri-resmi’ misyonlar ve hatta sorumluluklar adına dışarıya verdiğimiz tüm mesajlar ve sinyaller adına bugün şikayet etme hakkımız bulunmuyor ! Daha düne kadar Suriye noktasında Ankara’nın resmi kimliğinde PYD adına görüşmeler yapan isimleri bugün terörist ilan edip ardından başkalarını suçlama hakkımız da… !
Dedik ya…
Ektiklerimizi biçiyoruz…
Hasadımız o yüzden KÖTÜ !
Ürünümüz o yüzden bereketsiz !
Politikalarımız ise ÖNGÖRÜSÜZ !
Biraz daha düşünsek mi ?
Ardından şikayet etmeye devam etsek !