Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Konrad Adenauer Stiftung Temsilciliği ile ortaklaşa düzenlediği 80. Yerel Gazetecilik Semineri Antalya’da tamamlandı. Başkan Olcayto, yaptığı kapanış değerlendirmesinde, “Demokrasi farklı görüşlere tahammül rejimidir. Bunu gazeteciler de benimsemelidir. Birbirlerini ihbar etmemelidir” diye konuştu.
ANTALYA- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Konrad Adenauer Stiftung Temsilciliği’nin (KAS) ortaklaşa düzenlediği 80. Yerel Gazetecilik ve Meslek İçi Eğitim Semineri; Antalya’da tamamlandı. 4 oturumda gerçekleştirilen seminere; Antalya başta olmak üzere Burdur, Isparta, Karaman, Konya ve Muğla’dan çok sayıda gazeteci katıldı. Seminer sertifika töreni ve toplu tören ile bitti.
BAŞKAN OLCAYTO: GAZETECİLİK EN ONURLU MESLEKTİR
Seminerin kapanış değerlendirmesini yapan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, şunları söyledi:
“Gazetecilik, irdeleyen, sorgulayan insanların mesleğidir. Gazeteciler olarak mesleğimizi en iyi şekilde yapmamız gerekiyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, bağımsız, bağlantısız bir meslek örgütüdür. Gazetecilik bugün yalnız Türkiye’de değil dünyanın her yerinde en zor yapılan ama en onurlu meslektir. Sadece interneti bile tıklasanız dünyanın çeşitli bölgelerinde son 3-5 yıl içinde ne kadar gazetecinin öldürüldüğünü, yaralandığını görürsünüz.
Türkiye zor koşullardan geçiyor. Türkiye’de de büyük bir baskı var. Türkiye’de demokratik bir anlayışla düşünürsek bu zor koşullarda gazeteci olarak birbirimize tahammül etmemiz gerekiyor. Gazetecilerin hangi yayın organında çalışırsa çalışsın, hangi gruptan olursa olsun birbirine saygılı olması gerekiyor. Demokrasiler, tahammül rejimleridir. Birbirimizi ihbar etmemeliyiz. Hedef göstermemeliyiz. Birbirimizin aleyhine haber yapmamalıyız.
Biz cemiyet olarak; kadın konusunu çok önemsiyoruz. Kadın gazeteciler, ne kadar donanımlı olurlarsa olsunlar yayın yönetmeni gibi konumlara getirilmiyorlar. Kadın gazeteciler, hak ettikleri yerlerde olmuyorlar. Bu nedenle arkadaşlarımızın oluşturduğu Kadın Komisyonu’nu çok önemsiyorum. Bu çalışmanın yaygınlaştırılması bizim için çok önemli. Daha önce de kadın ve çocuk bakış açısını inceleyen bir kılavuz çıkarmıştık. Bu inceleme de medya nasıl davranmalı konusu hakkında bilgi veriyor.”
MEDYADA DİL YANLIŞLARI
Seminer, üçüncü oturumda Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz “İnternet Hukuku”; Milliyet Gazetesi Okur Temsilcisi Belma Akçura “Gazetelerde Okur Temsilciliği”; Bizim Gazete Yazarı Kerim Evren “Medyada Dil Yanlışları” başlıklı konular hakkında bilgi verdi. Oturum başkanlığını TGC Balıkesir Temsilcisi Önder Balıkçı üstlendi.
PROF. DR. YAMAN AKDENİZ: 110 BİN WEB SİTESİNE ERİŞİM ENGELİ VAR
Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaman Akdeniz “İnternet Hukuku” başlıklı konuşmasında şunları dile getirdi: “Sosyal medyayı kullanan bugün hemen herkesin başına basının gündelik olarak başına gelenler gelebiliyor. Sade vatandaşlar da sosyal medyadaki paylaşımları nedeniyle kamu görevlisine hakaretten, terör propagandası gibi suçlarla karşı karşıya kalıyor. Soruşturma ve kovuşturmada çok hızlı artış var. Bir tweetiniz nedeniyle kendinizi hakim karşısında buluyorsunuz. Engelli web sitesinin verilerine göre; Türkiye’de 110 bin web sitesine erişim engeli var. Erişim engelleme, 2007 yılında 5651 sayılı kanun yürürlüğe girdi. Başta çocukları korumak için çıkarılmıştı. Daha sonra kapsamı genişletildi. Milli güvenliğin, kamu düzeninin korunması gibi gerekçelerle erişim engellenmeye başladı. Kapsam günden güne genişliyor. 17-25 Aralık sürecinden sonra kişilik hakları ihlal edildiği iddiası ile Sulh Ceza Hakimlikleri tarafından 5 Ağustos 2014-Aralık 2015 arasında 5 bin karar verildi. 25 binden fazla URL adresine erişim engellendi. Özellikle siyasetçiler erişimi engellettiriyor.”
BELMA AKÇURA: HABERİ ETİK İLKELERE GÖRE DEĞERLENDİRİYORUZ
Milliyet Gazetesi Okur Temsilcisi Belma Akçura “Gazetelerde Okur Temsilciliği” başlıklı konuşmasında şu noktalara dikkat çekti:
“Gazetelerdeki ombudsmanın görevi ne okurun, ne de gazetenin avukatlığına yapmaktır. Haberin meslek etik kurallarına uygun olarak yapılıp yapılmadığına, bir insanı ya da kurumu hedef göstermediğine, nefret suçu işlenip işlenmediğine, içeriğinde bir ötekileştirme olup olmadığına, cinsiyetçilik, ayrımcılık gibi ifadelerin kullanıp kullanılmadığına bakarız. Okurun şikayetçi olması mı gerekir? Hayır buna biz de karar verebiliyorsunuz. Örneğin gazetede yayınlanacak bir haberin başlığında nefret suçu var ise bunu daha yayınlanmadan durdurabiliriz. Milliyet Gazetesi bu konuya çok duyarlı. Hemen dikkat edip değiştiriyor. Açık bir şekilde köşenizden bu eleştirileri yapıyorsunuz. Haberin arkasını araştırıyorum. Doğru nedir? Onu araştırıyorum. Ombudsmanlık, gazetelerin dilini değiştirebilecek, değiştiğine de tanık olabileceğimiz son derece önemli bir kurum.”
KERİM EVREN: GAZETECİLERİN DİLİ İYİ KULLANMA SORUMLULUĞU VAR
Bizim Gazete Yazarı Kerim Evren “Medyada Dil Yanlışları” başlıklı konular hakkında bilgi verdi. Kerim Evren, şöyle konuştu:
“Biz gazetecilerin, Türkçeyi en iyi biçimiyle kullanma sorumluluğumuz var. Kaldı ki akla ve bilime değer veren ileri Batı toplumları arasında yer almanın koşullarından biri, ulusal dilini doğru kullanmaktır. Çağdaş düşünürlerden Wittgenstein, “Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır” diyor. “Düşünen toplum” olmak istiyorsak önce “doğru Türkçe”den işe başlayabiliriz. Çünkü diline sahip çıkmak, bir ulus için varlık - yokluk savaşımıdır”.
Kerime Evren, toplantıda medyadaki dil yanlışlarına örnek verdi. Evren, “Televizyon ve radyolarımızda her an “sesletim” (telaffuz) yanlışıyla karşılaşıyoruz. “Halaskâr Gazi Caddesi”ni doğru söyleyebilen habercimiz yok gibi. Daha çok da ‘ince l’ özürlüyüz! Bir haberci genç kızımız, çarşı pazar haberi yaparken “lahana”yı ‘kalın l’ ile söyleyebiliyor” dedi.
RESMİ İLANLAR VE YEREL MEDYA
Seminerin 4. oturumunda TGC Yön Kurulu Üyesi–Kadın Komisyonu Koordinatörü Göksel Göksu “Medya ve Kadın”, AÜ İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mine Gencel Bek “Çatışmalı Bölgelerde Gazetecilik ve Travma”, TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir, “Resmi İlanlar ve Yerel Medya” konuları hakkında sunum yaptı.
GÖKSEL GÖKSU: ŞİDDETİ PORNOGRAFİK BİR DİLLE ANLATMAMALIYIZ
TGC Yön Kurulu Üyesi–Kadın Komisyonu Koordinatörü Göksel Göksu “Medya ve Kadın” başlıklı konuşmasında şunları dile getirdi: “Kadın ve Medya Toplumsal Cinsiyet Eşitlikçi Haber Kılavuzu, medya sektörüne uzun emek vermiş, halen sektörde çalışmakta olan kadınların ortak kaygılarından yola çıkarak hazırlandı. Sektörde çalışan kadınların da aynı kaygıları taşıyor. Mesleğimizi icra ederken yaşadığımız sıkıntıları somut örneklerle anlattık. Medya çok önemli bir güç. Topluma yön verebilecek bir özelliğe sahip. Herkes gazete okuyor, televizyon izliyor. Yaptığımız haber pek çok kişiye ulaşıyor. Biz de o toplumdan gelmiş insanlarız. Toplumun bize yansıttığı değer yargılarıyla varız. Eğer doğruları yanlışları birbirinden ayıramazsak toplumcu cinsiyetçi bakış yeniden üretebiliyoruz. Yaptığımız haberlerde habere bakış açımız, kullandığımız sıfatlar büyük bir sorumluluk gerektiriyor. Yaptığımız haberler, örneğin Antalya’dan da sıkça cinayet haberleri oluyor. Tecavüz, cinayet haberleri, turistlerin gelmesinden kaynaklı vaka duyuyoruz. ‘Yine kadın cinayeti’ diye başlık attığımızda cinayeti olağanlaştırıyoruz .Ön kabul sunmuş oluyoruz. Cinayeti haklı gösterecek bir sebebi hiçbirimiz kabul edemeyiz. Okurun beyninden yargıya yol açıyoruz. Şiddetin pornografisini yapmamalıyız. Şiddeti pornografik bir dille anlatmayalım. Biz olayı verirken mağduru değil faili teşhir edelim. İşte kitabımızda bu konulara da yer veriyoruz.”
MİNE GENCEL BEK: BARIŞ GAZETECİLİĞİNİ SAVUNMALIYIZ
AÜ İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mine Gencel Bek “Çatışmalı Bölgelerde Gazetecilik ve Travma” şöyle konuştu:
“Gazeteciler, yaptıkları haberlerden etkilenebiliyor. Çünkü gazeteciler de insan. Gazeteciler, bunu itiraf etmek istemiyorlar. ‘Mesleğin gereği’ diye düşünebiliyorlar. Etkilenme hali uzak ve yakın ile ilişkili olabiliyor. Örneğin Güneydoğu’daki gazeteciler, tarihi, kültürel miras haberleri yerine sıklıkla ölüm haberleri yapıyor. Neden haber yapıyorsunuz dediğimizde ise toplumsal sorumluluk duygusuyla yaptıklarını belirtiyorlar. Doğduğu bölgede, çocukluk arkadaşının yani tanıdığı birinin ölümünün haberini yapmak zorunda kalıyor. Nasıl iyileşebiliriz toplum olarak? Bu konular üzerinde çalışmalar yapıyoruz. Tramvayı haberleştirirken nelere dikkat edilmeli? Mesleki olarak kendimizi nasıl kuvvetlendirebiliriz? Barış gazeteciliğini işin içine almalıyız. Yaptığımız araştırmalarda 90’lı yıllarla bugünü de karşılaştırıyoruz. Neler değişiyor? Ana akım medya, yerel muhabirleriyle az da olsa vardı. Şu anda Güneydoğu’dan ana akım medyanın çekildiğini belirtiliyor. Gazetecilerin haber yapma hakkını elinden alamazsınız. Gazeteciliğin meslek etik ilkeleri evrenseldir. Türkiye’ye göre Amerika’ya göre değişecek şeyler değil. Ölen kişilerin ve yaralan kişilerin fotoğrafının nasıl kullanılacağı konusunda mutabakatımız olmalı. Tecavüz yaşayan kadına suçlayıcı imalar kullanılmamalı. Travma yaşamış, örneğin mülteciler ile konuşurken kimliğini güvenlik gerekçesiyle gizlemeniz gerekirse gizlemelisiniz. Haberleştirdiklerinizi mağdur etmeden, kendinizi de mağdur etmeden ‘travmayı nasıl haberleştirebiliriz’ konusu üzerinde düşünmemiz gerekiyor.”
AHMET ÖZDEMİR: BASIN İLAN KURUMU 666 GAZETEYE İLAN DAĞITIYOR
TGC Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir, “Resmi İlanlar ve Yerel Medya” konulu sunumunda şunları anlattı:
“Türkiye İstatistik Kurumu medya araştırması sonuçlarına göre, gazete ve dergilerin yüzde 59’u yerel, yüzde 5,2'si bölgesel ve yüzde 35,9'u yaygın yayın yapmakta. Batılı ülkelerde yerel medya, yaygın medyanın önünde yer alıyor. Örneğin Almanya’da 50 milyon olan toplam gazete tirajının 20 milyonu yerel gazetelere ait. Japonya’da 1000 kişiye 584, Türkiye’de 1000 kişiye 40 gazete düşüyor. Yerel basına ilişkin, teknolojilerden yararlanılamama, nitelikli iş gücü bulamama, içerik temini edememe, yaygın basının verdiği bölge eklerinin yarattığı tiraj kaybı gibi sorunları bulunuyor. Yüzölçümü artmış, nitelikli elemanların çalıştığı, ulusal ve yerel haberlere, yorumlara ağırlık kazandıran, bölgesinin sanatlarına; edebiyat, folklor ürünlerine yer veren, yerel spor, turizm, tarih, kültür konularında bilgilendirici, özendirici, görünüşü, içeriği cazip yerel basın daha çok okunuyor. Okunan gazeteye de özel ilân ve reklam kendi kendine gelecektir. Bu noktada Basın İlan Kurumu’ndan bahsedelim. Basın İlân Kurumu, 2 Ocak 1961 tarihli ve 195 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kuruldu. Kurum 41 şubesinde il merkezlerinde 347, ilçelerde 313 ve ticari 6 gazete olmak üzere toplam 666 gazeteye resmi ilan ve reklam dağıtımı yapıyor. Kurum şubelerinin bulunduğu yerlerde resmi ilan alma hakkı bulunan gazetelerde çalışanlara borç para veriyor. Faizsiz olarak verilen paranın sınırı 4200 TL. Geri ödemeyi 12 veya 24 ay taksitle yapabiliyorsunuz. Basın İlân Kurumu’nun bir başka sosyal yardım fonu ölen basın mensuplarının yardıma muhtaç aileleri için kullanılıyor.”
SERTİFİKA TÖRENİ YAPILDI
Antalya Ela Quality Resort Belek’te düzenlenen seminere; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, Başkan Vekili ve Hürriyet Gazetesi Yazarı Vahap Munyar, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sekreter Yardımcıları Ahmet Özdemir ve Niyazi Dalyancı, Yönetim Kurulu Üyeleri İhsan Yılmaz ve Göksel Göksu, Ankara Temsilcisi Taylan Erten, Antalya Temsilcisi Arif Kaplan, Balıkesir Temsilcisi Önder Balıkçı, Hatay Temsilcisi Mithat Kalaycıoğlu, Muş Temsilcisi Emrullah Özbey ve TGC Hukuk Danışmanı avukat Gökhan Küçük’ün de aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci seminere katkıda bulundu. Seminer; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto’nun Değerlendirme Konuşması ve Sertifika Töreni ile sona erdi.