Pelin Yatkın Oruç
Erkek egemen kapitalist sistemde devamlı değersizleştirilen, yok sayılan kadının toplumda var oluş mücadelesi hep vardı ve hala sürüyor.
Dünyada ve ülkemizde 8 Mart ve 25 Kasım tarihleri ile sembolleşen kadın özgürlük mücadelesi aynı zamanda öfkenin, başkaldırının ve isyanın çığlığıdır.
Ve maalesef Ağaç katli, hayvan katli çocuk ve kadın katli gibi ortak bir gerçekliğimiz var gibi:
Zorbalığın sonlanması yok edilmesi hangi mücadelemizle gerçekleşecek?
Binlerce yıllık emek, özgürlük ve kadınının eşitlik mücadelesi ile insanların insanlaşma sureci devam edecektir. Binlerce yıllık mücadelemiz karşısında bir arpa boyu yol alamamış olmamız ancak mücadele ve örgütlenme azmimizi güçlendirir.
Modernleşme, postmoderleşme, Endüstriyel, post endüstriyel, dijital çağ, bilgi çağı vb çağ devirip çağ açıyoruz. Ama hala kadının adı yok, hala kadının hakkı yok. Ne büyük bir çelişki, sorguluyorum. En üst düzey modernleşme çağında zorbalık bunca ilkellik ve sömürü sistemi neden güçleniyor?
Sadece kadını, çocuğu, hayvan ve ağacı katletmiyor aynı zamanda kültürel gelişimi, sanatsal değerleri de içten içe çürütüyor.
Çağ atlama ve gelişmişlik bu olmasa gerek.
Dünyada savaşları, yıkımları ve zorbalıkları koruyan zihniyet kadını ikincil gören zihniyetlerdir.
Kadın özgürlük mücadelesi; emekçilerin, ezilenlerin, ötekileştirilenlerin eşitlik, barış ve yaşamın her alanında saygı ve sevgi mücadelesidir
İnsanı değerleriyle var olan kadını yok sayıp güçsüzleştirmek, evde tok karna ev kölesi, ekonominin her sektörunde ucuz işgücü kim için? Kimin çıkarınadır. Erkek egemen kapitalist sisteme karşı mücadele toplumsal kurtuluş sürecidir.
Erkek egemenliğini besleyen, güçlü kılan, bedava ve ucuz işgücü nesnesi olmayı kabul etmiyoruz. Kadın mücadelesi ile özgürleşecek insanlık. Sesimiz daha gür, mücadelemiz daha örgütlü ve güçlü olacak. Bundan hiç kuşku duymuyoruz.
Sesimizle mi yoksa sessizliğimizle mi cadı ilan edildik?..