Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Genel Başkan Yardımcısı Nizam Genç, depremin afete dönüşmemesi için yapılması gereken tek şeyin, doğru bir planlama ve tasarım ile başlayan yapı üretimi sürecinin ehil kişilerce yapılması ve denetlenerek tamamlanması olduğuna dikkati çekti.
Genç, gazetemiz muhabirine yaptığı açıklamada, 17 Ağustos 1999’da meydana gelen, Marmara, Ege ve İç Anadolu Bölgesini de içine alan geniş bir coğrafyada hissedilen Gölcük merkezli ve 7.4 büyüklüğündeki depremin üzerinden 19 yıl geçmesine rağmen, depremden etkilenen yerlerde görünürde hayat normale dönmüş olsa da, bunca yıla rağmen acılarının hala taze olduğunu söyledi.
1999 depremlerinin iktidar ve toplum üzerinde deprem konusunda farkındalık yarattığını, hemen ardından yapı üretimi sürecinde köklü ve kalıcı düzenlemelerin ardı ardına yürürlüğe girdiğini belirten Genç, şöyle devam etti:
“Bu düzenlemelerden en önemlisi, yapı üretim sürecinde devrim niteliği taşıyan 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkındaki Kanun’un yürürlüğe konmasıdır.
Deprem, kaçınılmaz olarak gerçekleşecek ancak ne zaman olacağı tahmin edilemeyen ve önlenemeyen bir doğa olayıdır. Bu doğa olayının afete dönüşmemesi için yapılması gereken tek şey, doğru bir planlama ve tasarım ile başlayan yapı üretimi sürecinin ehil kişilerce yapılması ve denetlenerek tamamlanmasıdır. Çünkü Deprem Yönetmeliğimiz ne kadar yeni, çağdaş ve ayrıntılı olursa olsun, projeler ne kadar doğru hazırlanırsa hazırlansın uygulama aşamasında konusunda yetkin kişilerce yapılmazsa ve etkili bir denetim yapılmazsa o yapının depreme karşı güvenli olduğu söylenemez.
Biz, her birimiz ayrı mühendislik disiplinlerinde eğitim almış ve tecrübe kazanmış mimar ve mühendisler olarak bilimin, teknolojinin ve deneyimimizin doğrultusunda karar vermek zorundayız. Ucuz olması adına bilimsel gerçeklere sırt çevirmek, meslek ahlakımızla bağdaşmaz. Bu nedenle yapı denetimine harcanan bütçenin gereksiz ve fazla olduğu, yapı denetimleri dönen çarkın içinde kurulu düzeni engellediğini düşünen anlayıştan derhal vazgeçilmeli, yapı denetim sisteminin vazgeçilmez ve uzun vadede can ve mal kayıplarını engelleyecek önemli bir çözüm olduğu görülmelidir. Yapılarımızın depreme karşı güvenli imal edilmesi sürecinde harcanan para ve emek, deprem sonrasında yaşanacak parasal kayıpların yanında çok küçük bir miktardır. Olası can kayıplarını önleyebilmek ise paha biçilmezdir.
Ülkemizde doğal ve kaçınılmaz bir afet olan depremlerin insanları öldürmediği binaların öldürdüğü gerçeğini artık kabul ederek ülkemizde her türlü yapılaşmanın tasarım, yapım ve denetim sürecinde yeterli bilgi sahibi mimar ve mühendisler tarafından yaptırılması depremler ve her türlü doğal afetlere karşı insanlarımızın can ve mal güvenliklerinin kesin olarak sağlanacağı açıktır. Devletimizin de bu süreçte görülen eksik ve yanlışların giderilmesi yönünde gerekli yasal düzenlemelerin bir an önce yaptırılması için çalışmaların tamamlatılmasını bekliyoruz.”