Hatay Mahalli Haber
MENÜ

Türkiyenin ilk organik okul müfredat programı geliştirildi

Yayınlanma Tarihi : 30.12.2020 00:00 Bu haber 443 defa okundu
Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Turan tarafından yürütülen “Organik Okul” projesinin AR-GE çalışmaları kapsamında Organik Okul müfredat programı oluşturuldu ve yayımlandı. Türkiye’nin ilk Organik Okul müfredat programı, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi (HMKÜ) Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Turan tarafından HMKÜ BAP Koordinatörlüğünün desteklediği proje ile geliştirildi. Geliştirilen müfredat programı, okul öncesi ve ilkokul düzeyindeki tüm kademeleri ve tüm dersleri kapsamaktadır. Müfredat programı doğrultusunda hazırlanan 5 kitapta temel eğitim düzeyindeki 12 farklı dersi kapsayan 1165 ders planı yer almaktadır. Prof. Dr. Turan, Organik Okul modeli üzerinde sekiz yıldır çalıştığını belirterek projenin detayları ile ilgili şu bilgileri aktardı: “Organik Okul” modelini 2012 yılından itibaren geliştirmekteyim. Türkiye’de bu alanda çalışan ilk bilim insanıyım ve sekiz yıl içerisinde konu ile ilgili ulusal ve uluslararası düzeyde birçok eser yayımladım. Geride bıraktığımız bir buçuk yıl zarfında, Organik Okul modelinin okul öncesi ve ilkokul düzeylerindeki tüm dersler ile entegre edilebilmesi ve tam zamanlı bir okul modeli olarak faaliyete geçebilmesi için gereken müfredat planlarını oluşturdum. Ve bugün de oluşturduğum modeli ve müfredat planlarını sizlere tanıtmak istiyorum. Ancak öncelikle bu modelin oluşturulmasındaki gerekçelerden kısaca söz etmem gerekiyor. Çağımızın Problemleri: Dijital Bağımlılık ve Obezite Çocuklarımız vakitlerinin önemli bir bölümünü sosyal medya ve dijital oyunlar ile geçirmektedir. Bu durum 21. yüzyıl için ihmal edilmemesi gereken bir olgudur. Çocuklar âleminde, “hadi oyun oynayalım” ifadesi geçtiğinde maalesef çocukların zihninde sanal oyunlar akla geliyor ve bu oyunları daha çok biliyor ve oynuyorlar. Televizyon, bilgisayar, internet, akıllı telefonlar vb. araç-gereçler çocuklarımızın yegane sosyalleşme aracı haline gelmiş durumdadır. Ayrıca bir çocuğa yaşamında bildiği/gördüğü/dokunduğu hayvanların isimleri sorulduğunda alacağımız cevap muhtemelen bir elin parmaklarını geçmeyecektir. Bu durum, çocuklarımızın yetişme sürecindeki fıtrata ve canlı yaşamına aykırılığı açıkça göstermektedir. Günümüzdeki yaşam biçimimiz dijital bağımlılık ve obezite problemlerini ortaya çıkarmaktadır. Teknoloji, kendi yararları ve zararları ile hayatımıza entegre olmuş durumdadır. Teknolojinin zararlı etkilerinden korunmak istiyorsak teknolojinin kullanma kılavuzunu da kullanıcılar olarak bizim oluşturmamız gerekiyor. Teknoloji çok kıymetli bir araçtır. Hatta yaşadığımız pandemi sürecinde ofislerimizde yaptığımız işlerimizi dahi evlerimizde yapabilmemize imkan sağlayan faydalı bir araçtır. Ancak, teknolojinin yalnızca bir araç olduğunu bilmeli ve onu amaçsallaştırmamalıyız. Günümüzde eğitim de dahil olmak üzere her alanda teknolojiden faydalanıyoruz. Fakat, bizler birer eğitimci olarak biliyoruz ki; özellikle erken çocukluk ve çocukluk döneminde iyi bir eğitim istiyorsak öğrencilerimiz için zengin öğrenme ortamları oluşturmalıyız. Ve maalesef ki sözünü ettiğim öğrenme ortamlarını teknoloji aracılığıyla oluşturma imkanımız şu an için yoktur. Öğrencilerin tüm duyularına hitap eden, onların psikososyal gelişimlerine uygun olarak  hazırlanmış olan ve öğrencilerin sorgulama becerilerini geliştirmeyi hedefleyen eğitim ortamlarına ihtiyacımız vardır. Ve bunu şu anki eğitim teknolojilerini kullanarak yapamayız. COVID-19’dan Öğrendiklerimiz Bildiğiniz üzere COVID 19 pandemisi Mart 2020 itibariyle ülkemizi de etkilemiştir. Bu etkiyi yaşamın her alanında görmekteyiz. Eğitim de bu alanlardan biridir. Bu süreçte eğitimin tüm paydaşları (öğrenci, öğretmen, veli, yönetici, bakanlık vb.) pandemi nedeniyle olumsuz etkilendi. Süreç boyunca okullarımızda çeşitli modeller denendi (okulların kısmi süreli olarak açılması vb.). Dikkat ederseniz bu olumsuz etkiyi bertaraf edebilmek için tek bir sorumuz vardı “Okulları ne zaman/nasıl açalım?” Çünkü gördük ki; teknoloji, eğitim sürecimiz için faydalı bir araç olabilir ama örgün eğitimin %100 yerini alamaz. Buna ek olarak COVID-19 pandemisi ile hayatımıza giren sokağa çıkma kısıtlamaları nedeniyle çocukların evde daha fazla vakit geçirdikleri, daha az hareket ettikleri ve dijital ekran kullanım sürelerinin arttığı bilinmektedir. Buna dayalı olarak çocuklarda dijital bağımlılığın ve obezitenin de arttığı söylenebilir."
Paylaş Paylaş Paylaş
Türkiyenin ilk organik okul müfredat programı geliştirildi
Paylaş Paylaş Paylaş
Etiket :
YORUMLARI GÖR
ÜYE YORUMLARI
Yorum yapabilmek için

Giriş Yap ya da Kayıt Ol