TGC Başkanı Turgay Olcayto Her yazılanın suç olacağı yeni terör tanımından endişe duyuyoruz
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Konrad Adenauer Stiftung Türkiye Temsilciliği ile ortaklaşa düzenlediği 80’inci Yerel Gazetecilik Semineri Antalya’da başladı.
ANTALYA- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Konrad Adenauer Stiftung’un (KAS) ortaklaşa düzenlediği 80. Yerel Gazetecilik ve Meslek İçi Eğitim Semineri; Antalya’da gerçekleştirildi. Antalya Ela Quality Resort Belek’te düzenlenen seminere; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, Başkan Vekili ve Hürriyet Gazetesi Yazarı Vahap Munyar, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sekreter Yardımcıları Ahmet Özdemir ve Niyazi Dalyancı, Yönetim Kurulu Üyeleri İhsan Yılmaz ve Göksel Göksu, Ankara Temsilcisi Taylan Erten, Antalya Temsilcisi Arif Kaplan, Balıkesir Temsilcisi Önder Balıkçı, Hatay Temsilcisi Mithat Kalaycıoğlu, Muş Temsilcisi Emrullah Özbey ve TGC Hukuk Danışmanı avukat Gökhan Küçük, TGC Hatay il temsilcisi ve asi gazetesi yazı işleri müdürü Mithat Kalaycıoğlu’nun da aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci katıldı.
ÖLDÜRÜLEN GAZETECİLER ANILDI
18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 101. Yılı’nın anıldığı tören, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile silah arkadaşları basın emekçileri ve basın şehitleri için bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Sunuculuğunu TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş üstlendiği seminerin açılış konuşmasını Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto yaptı.
BAŞKAN OLCAYTO: KÖŞE YAZARI OLMAK ‘ATEŞTEN GÖMLEK’ GİYMEK GİBİ OLACAK
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, açılış konuşmasında gazeteciler üzerindeki baskılara yeni yasal düzenlemeyle terör tanımının bir daha yapılacak olmasına yönelik eleştirilerini şöyle dile getirdi:
“Gazeteciliğin üzerindeki baskılar Tek Partili dönemler de dahil hiç bitmedi. Günümüzde yaşananlar mesleğimiz açısından tam bir kabus. Pek çok arkadaşımız işsiz. Yerel basının da yaygın basının dillendirmediği sorunları çok büyük. Kendi işlerinde dayanışma yok. Yaygın basının de en büyük sorunu bu. 30 dolayında gazeteci cezaevinde. Cumhuriyet Gazeteci Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, 25 Mart’ta hakim karşısına çıkacak. Meslektaşlarımıza hem biz hem de uluslararası meslek örgütleri destek veriyor. Türkiye’de bu çok güç koşullarda, terörün yeni bir tanımı yapılmak isteniyor. Artık haber yapmak ve köşe yazarı olmak , ‘ateşten gömlek’ giymek gibi bir şey. Terörle Mücadele Yasası’nı değişsin diye uğraşırken, çok daha ağır bir yasa gelecek. Her yazdığımız sözcük, suç olabilecek.
DAYANIŞMA İÇİNDE OLMALIYIZ
Biz, halkın haber alma kanallarını açık tutmaya çalışıyoruz. Öte yandan bakıyoruz ki; birbirimize düşmüşüz. Birbirini tehdit eden kendini gazeteci diye finanse eden insanlar var. Bu çok acı. İktidarın baskısından çok daha acı olan bir şey. Medyada bu dayanışma olsaydı bu hale düşmezdik. Bugün tirajlar düşük. Halk, doğru düzgün gazete okumuyor. Gazeteler de birbirine benziyor. Kendimizi toparlamamız lazım. Elden geldiğinde dayanışmayı sağlamamız lazım. En sağdan en sol görüşe kadar tüm meslektaşları barındıran bir meslek örgütüyüz. Her zaman gazetecilerin yanında olmaya, sorunlarıyla ilgilenmeye çalışıyoruz. Sadece gazetecilerin sorunlarıyla ilgilenen bir cemiyetiz. Biz her zaman umudu yeşertmeye çalışıyoruz. Elimizden geldiğince mücadelemizi sürdüreceğiz.”
GAZETECİLİKTE ÖRGÜTLENME KONUSU ELE ALINDI
Açılış konuşmalarının ardından konusunda uzman gazeteci, akademisyen ve hukukçular tarafından mesleki konuların ele alındığı oturumlara geçildi. İlk oturumda; TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş “Gazetecilikte Örgütlenme”; TGC Genel Sekreter Yardımcısı Niyazi Dalyancı “Haber Yazım Kuralları” başlıklı konular hakkında katılımcılara bilgi verdi. Oturum başkanlığını üstelenen TGC Ankara Temsilcisi Taylan Erten, gazetecilerin dayanışma içinde olması gereken günler geçildiğini söyledi.
SİBEL GÜNEŞ: TEK TİP GAZETECİLİK İSTENİYOR
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş “Gazetecilikte Örgütlenme” başlıklı konuşmasında şunları dile getirdi:
“Gazetecilikte her yıl bir öncekinden daha zorlu geçiyor. 2015- 2016 yılında yayın yasakları, haber sitelerinin kapatılması, yayın kuruluşlarına fiziki ve sözlü saldırılar gündemden hiç düşmedi. Kimi zaman meydanlardan kimi zaman ise sosyal medya üzerinden gazeteciler hedef gösterildi. Özellikle toplumsal olaylarda gazeteciler hedef seçilerek fiziksel saldırıya uğradı. Gazeteciler, işten atılmakla susturulmaya çalışıldı. TÜİK verileri, 7 bin gazetecinin işsiz olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’nin dört bir yanından sürekli sansür haberleri geldi. 220 habere ve 100’ün üzerine haber sitesine erişim engellendi. Gazeteciler yine mahkeme koridorlarındaydı. Gazetecilere özellikle “Cumhurbaşkanına hakaret”, “terör propagandası yapmak”, “gizliliği ihlal ve yargıyı etkilemeye teşebbüs”, “kin ve düşmanlığa tahrik”, “hakaret”ten davalar açıldı. Özellikle davaları siyasi liderlerin açtığı görülüyor. Cumhuriyet, Evrensel, BirGün, Yurt, Sözcü, Aydınlık, Taraf, Zaman, Hürriyet, Bugün gazetelerine ve yazarlarına dava üstüne dava yağdı. Bu yıl özellikle Basın Kartı Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik adeta krize neden oldu. Gazeteci olmayanlara bile basın kartı verilecek olması, Basın Kartı Komisyonu’nun yok hükmüne getirilmesi tepkilere yol açtı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası, yönetmeliğe karşı dava açtı. Tek tip gazetecilik anlayışını iktidarın tercih ettiğini görüyoruz. Basın toplantıları dönemi bitti. Yerel yöneticiler, soru sorulabilecek basın toplantısı yapmayı tercih etmiyor. Gazetecilerin soru sorması ortadan kaldırılır durumda. Gazetecilere fiziksel ve sözlü saldırılar sürmeye devam ediyor. Türkiye’de 300’e yakın gazeteci cezaevine girip çıktı. Yüzlerce gazeteci haklarında açılmış davalarla yargılanıyor. Yasalarda gerekli düzenlemeler yapılamadı. Müthiş bir cezasızlık tavrı devam ediyor. Güvenlik güçleri bu konudaki ilgisizliklerini ısrarla sürdürüyorlar. Gazetecilerin yüzde 3, 5’u sendikalı. Gazetecilerin çoğunluğu Basın İş Yasası kapsamında çalıştırılmıyor. Dernekler arasındaki çatışma dayanışmayı olumsuz etkiliyor. Basın İş Yasası’nı iktidar patronların çıkarları doğrultusunda değiştirmeye çalışıyor. Örgütlenme şart. Derneklere ve sendikalara üye olarak mücadele gerekiyor. Siyasi görüş ayrılıkları yerine basın ve ifade özgürlüğü noktasında birleşilmeli. İktidar aygıtı olmanın kısa vadeli yararları yerine mesleğin geleceği için yan yana durulabilmeli.”
NİYAZİ DALYANCI: İNTERNET DİLİNİ HABERDE KULLANMAYIN
TGC Genel Sekreter Yardımcısı Niyazi Dalyancı “Haber Yazım Kuralları” konusunu örneklerle anlattı. Niyazi Dalyancı konuşmasında şu noktalar dikkat çekti:
“Basının yasama, yargı ve yürütmenin karşısında olduğu için dördüncü kuvvet olarak bilinir. Medya, gazeteci gerçekleri okuyucularına, izleyicilerine ileten aracıdır. Demokratik sistemde ülkeleri yöneten yasama, yürütme, yargı erklerinin işlerini doğru dürüst yapıp yapmadıklarını izleyecek olan dördüncü kuvvet basındır. Haber yazarken de bazı altın kuralları unutmamak gerekiyor. Örneğin, habere alıntıyla başlamayın. Haberin özüne giriş paragrafında yer verin. Yorum katmayın. Cümlelerin edilgen değil etken çatılı olmasına dikkat edin. Haberi de soruyu da sözcüklere boğmayın. Tekrarlardan kaçınalım. Amaç okuru bilgilendirmektir, kafasını karıştırmak değildir. Haberin tüm aktörlerine yer verin. İlgilisi dışında kimsenin anlamayacağı sözcükler de kullanılmamalı. Klişe sözlerden kaçının. Basın toplantılarında ve röportajlarda soru sorarken; konuya hakim olun. Soru basit ve tek konuya odaklı olsun. Çanak soruların okuru ve izleyiciyi aydınlatmakta yararı yok. Muhabir kendi görüşünü kendine saklamalı. Bir cümledeki bilgilerin, başka cümlelerdekilerle çelişmemesine dikkat etmek gerekir. Doğru bildiğinize emin olduğunuz bilgiyi bile birkaç kaynaktan doğrulatın İnternet dilinin yazılı medyada dili bozucu uygulamalarında uzak durulmalı.”
Seminerin ikinci oturumunda, A Haber Şef Editörü İhsan Yılmaz “TV Haberciliği”; Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Uğur Güç “Basın Sektöründe Sendikacılık”; TGC Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük “Haber ve Hukuk” başlıklı konuşma yaptı. Bu oturumun moderatörlüğünü Hürriyet Gazetesi Yazarı Vahap Munyar yaptı.
İHSAN YILMAZ: YAYGIN BASININ BEKLENTİLERİ BİLİNMELİ
TGC Yönetim Kurulu Üyesi ve A Haber Şef Editörü İhsan Yılmaz “Televizyon Haberciliği” konulu konuşmasında örneklerle televizyon haberciliğinin nasıl yapıldığı hakkında bilgi verdi. Yılmaz, şöyle dedi:
“Yerel muhabirlerden ne bekliyoruz, nasıl bir refleks bekliyoruz? Araştırmalara göre, yerel basınla ilgili halkın olumlu bir algısının olmadığı ortaya çıkıyor. Okuyucu, izleyici gözünden bakıldığında teknik ekipman ve elemanların yeterlilikleri açısından yetersiz olduğu, eğitimlerinin eksik, içerik açısından zayıf olduğu, yerel medyanın gündem belirleme gücünün sınırlı olduğu, haber araştırma konusundaki eksiklikleri olduğu, basın ahlak kurallarına genellikle uymadıkları yönünde bir algı var. Sonuçta, yerel basından gelen haberlere güven azalıyor. Yerel muhabirler daha çok parça başı iş diye tabir edilen sistemle çalışıyor. Ne kadar çok haber çıkarsa o kadar telif alıyor. Bu sistem muhabirleri haber merkezlerinin dikkatini çekecek haberler üretmeye zorluyor. Abartma, eksik bilgi, asparagas, yanlış görüntü vs. bu zorlamanın sonucu. Sonuçta yerel kaynaklı haberlere karşı güven sorunu başlıyor. Yerel medyadan ilginç bir haber geldiğinde ilk akla gelen sorulardan biri ‘kurgu mu, prodüksiyon mu’ oluyor. Çok fazla yanıltıcı haber geliyor. Peki yerel basından beklentilerimiz neler? Yaygın basın için ne haber, ne haber değildir ayrımı iyi yapılmalı. Haber tüm unsurlarıyla ayrıntılı olarak hazırlanmalı, haber merkezlerine sorularının yanıtını bulamayacakları içinden çıkılmaz bir metin gönderilmemeli. Olmazsa olmaz kural dediğimiz, 5N1K bilgileri haberin içinde yer almalı. Yerel unsurlardan sıyrılmış haberlerin yaygın basında daha dikkat çekici olduğu gerçeği unutulmamalı. Doğruluğu şüpheli haberler servis edilmemeli. Haber çok hızlı şekilde merkeze aktarılmalı, flaş bilgi içeren notlar an be an verilmeli.
TELEVİZYONDA HIZ ÇOK ÖNEMLİDİR
Televizyon haberciliğinde yerel basında eksikler var. Bazı temel bilgileri, mesleki terimleri bilmek gerekiyor. Çalışılan kurum ve işleyiş bilinmeli. Televizyonda her yerde olmanız lazım. Hız çok önemlidir. Muhabir olayı olduğu gibi aktarmalı, provoke edici soru ve davranışlarıyla haberin konusu olmamalı. İyi gazeteci haber yapandır, habere konu olan değildir. Etik kurallara uymalı, kurgu haberden uzak durulmalı. Kıyafet başta olmak üzere görünüme özen göstermeli. Dikkat edici hareket ve mimiklerden kaçınmalı. Dış tepkilere karşı hazırlıklı olmalı, olasılıklar önceden hesaplanmalı. Özellikle toplumsal olaylarda baskı altında sakin kalabilmeli.”
UĞUR GÜÇ: BASKI ORTAMINDAN ÖRGÜTLENEREK KURTULABİLİRİZ
TGS Genel Başkanı Uğur Güç “Basın Sektöründe Sendikacılık” konusunda şu bilgileri verdi:
“Türkiye’de sendikacılık çok zor. Kendini işçi görmeyen sektörde gazeteciler arasında örgütlenmek çok zor. Türkiye’deki bu örgütlenme ve sendikalı olmak maalesef çok eski zamana dayanmıyor. Bugün geldiğimiz noktada grev hakkı, kanunlarda olmasına rağmen, engellenebiliyor. Sektördeki işsizlik rakamları birçok şeyi ortaya koyuyor. 90’lı yıllarda farklı bir gazetecilik uygulanmaya başlandı. Sendika yaygın medyadan çıkarıldı. Bugün basın kartı sayısına baktığımızda geçmiş yıllardan çok daha geride olduğumuzu görüyoruz. Bugün meslek örgütlerinin vermesi gereken kartı, devlet geri alıyor. Bugün geldiğimiz noktada gazetecilik yapılamıyor. Gazetecilik yapamıyoruz. Gazetecilerin yaşadığı bu baskı ortamından ancak ve ancak örgütlenerek çıkabiliriz. Şiddet dilini kullanmadan, cinsiyetçi olmadan, etik ilkelere uyarak gazetecilik yapmamız gerekiyor. En önemlisi de örgütlenmemiz gerekiyor.”
GÖKHAN KÜÇÜK: DEMOKRASİLER EN AĞIR ELEŞTİRİLERİ KALDIRABİLMELİ
TGC Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük “Haber ve Hukuk” başlıklı konuşmasında şöyle dedi:
“Gazetecilik mesleğinin kökeni eleştiriye dayalıdır. Demokrasiye zararı eleştiri yapanlar değil; eleştiriye katlanamayanlar yapmaktadır. Siyasi iktidarların akıllarına ilk gelen şey kendi hakkında herhangi bir şekilde haber yapıldığı, bir eleştiri ortaya konduğu zaman soluğu mahkemede almasıdır. Bizim tarihimizde en çok sık karşılaştığımız bir dönem oldu. Olmaya da devam edecek. Terör adı altında 11 Eylül’de İkiz Kuleler’e yapılan saldırılardan sonra hukuk devletinin kaleleri yıkılmaya başlandı. Her şey güvenlik adına yapılmaya başlandı. Ancak teröre karşı yapılan düzenlemelerin, kişilik hak ve sorumluluklarını da etkilediğini görüyoruz. Yapılan değişikliklerle ceza hukukunun siyasallaştığını görüyoruz. Böyle bir ortamda gazetecilik yapmak rahat olmuyor. İfade özgürlüğü, demokratik toplumun esaslı temellerinden birini oluşturur. Sadece lehte olduğu kabul edilen, zararsız ya da ilgilenmeye değmez görülen haber ve düşünceleri için değil ama ayrıca devlet ya da nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan, çarpıcı gelen/şok eden ya da rahatsız eden haber ve düşünceler içinde uygulanır. Basın söz konusu olduğunda bu ilkeler özel bir önem kazanır. Bu tür haber ve düşünceleri vermek basın yayın kuruluşları için sadece bir görev değildir. Halkın bu haber ve düşünceleri edinme hakkı vardır.”