Hatay Eğitim – İş Yönetim Kurulu Şube Başkanı H. Suat Sadış Resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Başbakanlık genelgesinin yürütmesinin durdurulması ve iptali için Danıştay’da dava açtıklarını yaptığı açıklama ile duyurdu.
Sadış açıklamasında şu ifadelere yer verdi, “Eğitim-İş, 17 Şubat 2016 tarihli Resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, “Milli Güvenliği Tehdit Eden Örgüt ve Yapılarla İrtibatlı Kamu Çalışanları” hakkında işlem yapılacağı belirtilen Başbakanlık genelgesinin yürütmesinin durdurulması ve iptali için Danıştay’da dava açtık.”
Sadış açıklamasına şu ifadelerle devam etti, “ 17.02.2015 tarih 29627 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2016 /4 sayılı “Milli Güvenliği Tehdit Eden Örgüt ve Yapılarla İrtibatlı Kamu Çalışanları Hakkında” Konulu Başbakanlık Genelgesi’nde :
“Kamu çalışanları, kanunun suç saydığı eylemleri işlemek amacıyla kurulan örgüt ve yapılarla hiçbir şekilde ilişki içine giremez; bu yönde faaliyet gösteren herhangi bir harekete, gruplaşmaya, teşekküle veya derneğe katılamaz ya da bunlara yardım ve yataklık edemezler.” denildikten sonra bir alt paragrafta da: “Kamu çalışanları, ilgili mevzuatında belirtilen esaslar çerçevesinde yalnız hiyerarşik amirleri tarafından verilen görevleri yerine getirmekle yükümlü olup bu görevlerin ilgili mevzuata göre yürütülmesinden yalnız amirlerine karşı sorumludurlar. Amirler ise maiyetlerinde çalışanların görevlerine Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilip getirilmediğini takip ve kontrol etmekle yükümlüdürler.” açıklamalarına yer verilmiştir.”
SENDİKAL EYLEM SUÇ SAYILABİLECEK
Meşru ve haklı zeminde yapılan sendikal bir eylem; bir toplantı, bir dernek faaliyeti kolaylıkla bu amirler tarafından suç sayılabilecek; amiyane tabirle kamusal alanda bu bir “cadı avı”na dönüştürülebilecektir diyen Sadış açıklamasının devamında, “Hiyerarşik amirlerin” verdikleri görevlerin mevzuata uygun olup olmadığı kim tarafından nasıl denetlenecektir? Bu görevin Anayasa’ya ve kanunlara uygunluğu emri alan memur tarafından nasıl anlaşılacaktır? Zaten ceza hukukunda, suç sayılan emri yerine getiren memurun sorumluluktan kurtulamayacağı dikkate alınırsa; bu durumda konusu suç olan bir emri alan memur, bunu yerine getirmezse, amiri tarafından rahatlıkla terörle ilişkilendirilip konjonktüre göre bu genelge kapsamında sorumlu sayılabilecektir.
Amirin tespit ettiği suçu, bu suçu işleyen memuru, gerekli yerlere bildirme yükümlülüğü olduğu; bunu gizlemesi ya da örtbas etmesinin ayrı bir suçu oluşturduğu ceza hükümleriyle zaten yaptırım altına alınmıştır” dedi.
TÜM SÜRECİN TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ
Sadış açıklamasını şu ifadelerle sonlandırdı, “Eğitim-İş, bölücü terör başta olmak üzere, nereden gelirse gelsin her türlü teröre karşıdır.
Mustafa Kemal’in “Kurtuluş Savaşını” ve bu savaşta düşmanla işbirliği yapan içerideki gerici ve bölücü unsurlara karşı mücadeleyi, yeni açılan ve her konunun serbestçe tartışılarak karara bağlandığı bir Meclis ile yürüttüğünü hatırlatarak; Anayasa’mızda ifadesini bulan laik, demokratik sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nde anayasal temel hak ve özgürlüklerin faşist baskıcı uygulamalarla engellenmesine karşı olduğumuzu bir kez daha vurgulamakta yarar görüyoruz. Başbakanlık genelgesinin bu yönleriyle hukuka aykırı uygulamalara zemin hazırlayabileceği, yeni suç ve suçlular yaratılarak toplumda ayrı bir kaosa yol açabileceği düşüncesiyle konunun hassasiyetle takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz.”