AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, İndepent'in Türkçe yayın kuruluşuna açıklamalarda bulundu.
Soru cevap şeklinde geçen röportajda Milletvekili Yayman'ın açıklamaları şöyle:
SORU: 2002’den bugüne kadarki süreçte yedi genel seçim, dört yerel seçimden AK Parti birinci parti olarak çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, üç cumhurbaşkanlığı seçiminden galibiyetle ayrılan isim oldu. Bir de tabii 2010 ve 2017 referandumları var... 21 yılda 17 seçim kazanan bir AK Parti var.
2023 seçimlerinde ise Millet İttifakı seçmeninin kazanma umudu diğer seçimlere göre daha kuvvetliydi. Bunda da iki önemli etken gösteriliyordu: Ekonomik kriz ve deprem.
Depremdeki kayıplar ve “boş tencere”, sanılanın aksine o kadar etkili olmadı mı? AK Parti ve Cumhur İttifakı nasıl başarıyla çıktı?
CEVAP: Cumhur İttifakı, 5-0 geride olduğu maçı, 7-5 kazandı. Bu beş etkenden ilki koronavirüs salgınının oluşturduğu problemler. İkincisi ekonomik zorluklar. Üçüncüsü yangınlar, seller ve doğal afetler. Dördüncüsü Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı sorunlar. Beşincisi ise 11 vilayette 15 milyonu etkisi altına alan bir deprem..
Böylesine büyük 5 ana problemle karşı karşıya olmasına rağmen bu seçimi, cumhurbaşkanımız kazandı. Seçimin kazananı Tayyip Erdoğan’dır; tek kaybedeni vardır, o da Millet İttifakı ve Kemal Kılıçdaroğlu.
SORU: Peki neden kazandı?
CEVAP: Seçimi, lider kazanır. Tayyip Erdoğan'ın dünya çapındaki liderliği ve kendisine duyulan bir güven var.
Zira, dünyada çok büyük bir lider krizi var. Güven duyulan lider eksikliği var. Birinci neden bu. İkincisi ise yapılan hizmetler; Erdoğan’ın, 21 yılda sözünde duran bir lider oldu.
Üçüncüsü ise AK Parti’nin, muhafazakâr siyaset içerisinde, süreklilik içinde değişimi önermesi. Yani AK Parti'nin insan hakları, demokrasi, yeniden yapılanma, kalkınma, büyüme konularında hâlâ muhalefetin önünde olması.
Bir diğer önemli husus Türkiye'nin temel sorun alanları karşısında cumhurbaşkanımızın ve Cumhur İttifakı'nın daha sahici projeler, daha sahici vaatlerde bulunması
Beşinci neden ise Millet İttifakı'nın yaşadığı ontolojik kriz. “Çatal kazık yere batmaz” (Birden çok kimsenin söz sahibi olduğu iş yürümez) diye bir söz vardır. 6+1 partiden oluşan koalisyon görüntüsü ve kapalı kapılar ardında yapılan gizli pazarlıklar, PKK sözcülerinin Kandil'den yaptıkları destek açıklamaları, Türk milletinin Cumhur İttifakı’nı ve Tayyip Erdoğan'ı tercih etmesin de önemli bir rol oynamıştır.
SORU: Neden böyle oldu?
CEVAP: Bu seçimi “kader seçimi” haline getiren aslında AK Parti değildi. Bu seçimle ilgili büyük iddialar ortaya koyan, büyük tezler öne süren Millet İttifakı’ydı. “Birinci turda kazanacağız”, “Tayyip Erdoğan kaybedecek”, “Kaybettiğinde Türkiye’yi terk edecek”, “Meclis’te çoğunluğu kaybedecekler” şeklinde çok iddialı sözleri vardı.
Hem Millet İttifakı'nın bileşenleri hem de Millet İttifakı'na destek veren partizan gazeteciler çıtayı çok yükselttiler. Beklentiyi çok yükselttiler. Seçim sonuçlarıyla beraber bu beklentinin altında kaldılar. Milletin sandığında gömüldüler.
SORU: Peki, Cumhur İttifakı tarafında kaybetmeye dair bir endişe var mıydı?
CEVAP: Bir siyasetçi kimliğimle değil, bir vatandaş olarak söylüyorum: Ben hiç bir zaman cumhurbaşkanımızın kaybedeceğine dair bir endişeye kapılmadım.
Türk demokrasi tarihini biraz bilen bir insan olarak ve daha önemlisi Hatay'ın, Ankara'nın, Erzurum'un sokağını bilen birisi olarak milletimizin, Tayyip Erdoğan'a sonsuz güveni olduğunu, çok büyük bir sevgisinin olduğunu gördüm.
İnsanların, “Allah'ım benim ömrümden al, Tayyip Erdoğan'a ver” dediklerini bizzat ben sahada görüyorum.
SORU: Sizce Bu sevginin nedeni nedir?
CEVAP: Türkiye'de iki insana bu sevgi nasip oldu. Biri Mustafa Kemal Atatürk. İkincisi ise Recep Tayyip Erdoğan. Türkiye'nin yüzüncü yılında en güçlü lider, en büyük isim, biri Mustafa Kemal Atatürk'tür, ikincisi ise Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyeti kurmuştur. Recep Tayyip Erdoğan da cumhuriyeti, küresel bir güç haline getiren ve dünyanın süper güçleri arasına sokan ikinci Atatürk olmuştur, olacaktır.
SORU: AK Parti’nin oyu, 2011 ve 2015 seçimlerinde yüzde 50’ye kadar dayanmıştı. 2023 seçimlerinde yüzde 35,6’ya geriledi. Sayın Erdoğan’ın girdiği cumhurbaşkanlığı seçimlerine baktığımızda ise 2014, 2018 ve 2023 yıllarının tamamında yüzde 52 oranında oy aldığını görüyoruz. Neden AK Parti ve Erdoğan oyları ayrışıyor?
CEVAP: Bu ikisinin arasındaki fark konjonktürel bir farktır. Burada siyaset teorisi bakımından majör bir problem görmüyorum.
AK Parti'nin 2002 seçiminde de oy oranı yüzde 34’tü. 2004 yerel seçimlerinde yüzde 46 olan oy oranı 2009 yerel seçimlerinde 38,8’e gerilemişti. 7 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 40,9 olan oy oranı Kasım 2015’te yeniden yükseldi.
2023 seçimlerinde de önemli olan cumhurbaşkanlığının aldığı oydur. Bu noktada da Cumhur İttifakı adayı açık ara birinci oldu.
Bakın göreceksiniz 2024 yerel seçimlerinde Ankara, İstanbul, Hatay olmak üzere pekçok şehri cumhur ittifakı olarak biz kazanacağız.
SORU: Depremin ilk gününden itibaren bölgede ve bilhassa memleketinizde olan biri olarak deprem bölgelerindeki seçmenin tercihini de konuşmak istiyorum. Erdoğan’ın da kabul ettiği gibi ilk günlerde enkazlara ulaşımda hayati sorunlar yaşandı. Bu nedenle, deprem sonrası insanların yaşadığı acıyla birlikte oy verme eğilimlerinin değişeceği de çok konuşuldu. Ancak 2023 seçimlerine baktığımızda bunun öyle olmadığını gördük. Hatay başta olmak üzere AK Parti'nin tüm deprem kentlerinde iletişimi nasıldı da yine yüksek oy alındı? Millet İttifakı neden ikna edemedi seçmeni?
CEVAP: Biz deprem bölgesinde flamalar ve parti bayrakları asmadık. Müzikli bir propaganda yapmadık. Hatay başta olmak üzere 11 vilayetimiz bir yas evine dönmüştü. Biz seçim kampanyamızı bir yas evine uygun şekilde yürüttük. Orada şarkılar söylemek, bayraklar asmak, posterler asmak, hayatın olağan akışına tersti. Hepimizin yası vardı.
SORU Peki deprem bölgesinde bu sonuç neden alındı?
CEVAP: Birincisi insanlar, “Benim evimi verirse Tayyip Erdoğan verir” dediler. İkincisi, “Benim yaralarımı sararsa Tayyip Erdoğan sarar” dediler. Üçüncüsü, “Benim şehrimi yeniden inşa ederse, Tayyip Erdoğan inşa eder” dediler. Bu, bu büyük bir güvenin sonucuydu.
Diğer bir konu da Hatay’ın ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kırmızıdan turuncuya dönen tek il olması. Birinci seçimde Kılıçdaroğlu öndeydi, ikinci seçimde cumhurbaşkanımız en fazla oyu aldı.
Bu değişikliğin en büyük nedeni birinci tur seçimlerinin ardından bazı kişilerin, deprem bölgelerindeki insanlara yaptığı hakaretler, aldıkları tavırlar. “Biz size yardım ettik, siz bizim istediğimiz partiye oy vermelisiniz” ya da “AK Parti'ye, Cumhur İttifakı’na oy vermemliydiniz” şeklinde hakaret içeren açıklamalar, sokakta tepkiye yol açtı, insanlarda da bir isyan duygusu oluşturdu. Depremzedeler bunu asla kabullenmedi.
Hatta biz “Ne kadar yardım gönderdiyseniz, IBAN numaranızı gönderin, size paranızı iade edelim” tavrı içinde olduk. Bu yapılan hakaretleri, aynı şekilde iade ediyoruz.
SORU: Bunu biraz açar mısınız
CEVAP: “İyilik”, doğası gereği bir karşılık beklemeden yapılan bir eylemdir. İyilik yapmanın insanı iyileştiren bir tarafı vardır. Allah'tan bu sözler, tüm milletimizi bağlayan sözler değil. Milletimiz bu sözleri kabul etmedi.
Bu hakaretler, ikinci tur seçimlerinde, sadece Hatay’ı, Gaziantep’i, Kahramanmaraş'ı değil, Erzurum'u da, Çankırı'yı da etkiledi. Bu sözleri birkaç kişi etmiş olsa da bu sözlerin doğru olmadığını insanlar kabul etmedi.
Bir Türkiye var, bir de derin Türkiye var.
SORU: Derin Türkiye nedir?
CEVAP: Derin Türkiye şu: Hikmet sahibi, sağduyu sahibi, feraset sahibi, “ak sütün içindeki ak kılı görebilecek” bir sağduyuya sahip bir milletten bahsediyoruz.
Bu yapılan hakaretler toplumda çok büyük bir infiale ve tepkiye yol açtı. Bunları kabul etmek mümkün değil. Anadolu’nun sağ duyu sahibi güzel insanları bu sözlere tepki gösterdiler..
SORU: Depremin üzerinden dört aydan fazla bir süre geçti. Bölgede temiz suya ulaşım ve hijyen problemleri devam ediyor. Haşere ile mücadele zorlaşıyor. Hatay’daki molozlarda yüzde 90’a varan asbeste rastlandı. Hatta bir süre önce enkazdan bir kadın cesedi çıkarıldı. Bölgedeki son durumu bir de siz değerlendirebilir misiniz?
CEVAP: 6 Şubat’ta yaşananı bir deprem olarak değil, bir kıyamet olarak görüyorum. Çok büyük bir olay yaşandı. Yerkürenin gördüğü en büyük deprem. Ölçümü 7,7 olsa da etki şiddeti 11 düzeyindeydi.
Antakya’da şehrin yüzde 80’i, Kırıkhan’da yüzde 60’ı, Hassa’da yüzde 50’si, Samandağ’da yüzde 50’si maalesef yok oldu.
Depremin ölçeği çok büyüktü ve önemli sorunlar oluştu. Bugün de sorunlar var. Biz bunları asla reddetmiyoruz, bu sorunları biliyoruz ve çözmek için çaba sarf ediyoruz.
İçişleri bakanımız, enerji bakanımız, milli savunma ve sağlık bakanımız üç ay boyunca Hatay’daydılar. Biz kısa dönem askerlikten daha fazla orada gece-gündüz birlikteydik. Kendilerine de sizin aracılığınızla tekrar teşekkür ediyoruz.
Şu anda en önemli işimiz, kalıcı konutların bir an önce bitmesi. Konteyner kentlerde bir taraftan sıcakla mücadele, diğer taraftan sivrisinek ve su meselesi var. Yaşamın sürdürülebilir hale gelmesi için bu sorunları çözmemiz gerekiyor.
Çözüm için de tüm milletvekilleri, yöneticilerimiz, kaymakam ve belediye başkanlarımızla çalışıyoruz.
SORU: Peki deprem bölgesinde hâlâ kayıp olan kişiler var mı?
CEVAP: Şu anda adliyeye ulaşan kayıp isim sayısı çok az. O gün, çok büyük bir kıyamet anıydı. İnsanların yakınları vefat mı etti, başka şehre mi gittiler... Ailelerin, haber alamadığı birkaç isim var ancak bu, 10-20 kişi değil.
Cumhurbaşkanımızın bizzat takip ettiği kayıp bir kardeşimiz var. Enkazlar da kaldırıldı. Bundan sonra oradan cenazelerin çıkması pek mümkün değil.
SORU: Az önce de bahsettiğimiz gibi kalıcı konut, bölge için hayati öneme sahip. Hükümetin yılda 200 bin konutu tamamlama gibi bir vaadi var. Ancak istatistiklere baktığımızda 2003-2022 arası sürede TOKİ, 1 milyon 170 bin konut üretti. Bu, yılda ortalama 60-61 bin konut demek. Bunun yanısıra geçen sene açıklanan "İlk Evim İlk İş Yerim”, orta gelirli hane halkını hedefleyen "Yeni Evim" projeleri de devam ediyor bir yandan. Konut inşası için tek sorun para da değil. Bölgede yeterli iş gücü ve usta da yok. Gerçekten bir yılda bitebilecek mi 200 bin konut?
CEVAP: Yetiştirmek için canla başla çalışıyoruz. Burada cumhurbaşkanımızın koyduğu bir hedef var ve inşallah, tam zamanında yetiştirebileceğiz.
SORU: Yakın zamanda Hatay özelinde bir tartışma daha vardı: Faturalar. Depremzedelere geriye dönük su ve elektrik faturaları gönderilmesinin ardından Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, kanunen fatura göndermeme lükslerinin olmadığını söylemiş ve “Su faturalarının affı için Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden kanun çıkması lazım” demişti. Meclis kapanmadan gelecek torba yasada faturalarla ilgili bir düzenleme olacak mı?
CEVAP: Büyükşehir belediye başkanı zaten depremden önce de yoktu, depremden sonra hiç yok. Hatay Büyükşehir belediyesi kayıp, aranıyor. Hatay yerel hizmetlerde sınıfta kaldı. Hatay halkı HBB’ye çok büyük tepki gösteriyor.
Büyükşehir belediye başkanı bir açıklamayla bu sorunu çözebilir.
Burada kendi görevini yapmadığı için her zaman olduğu gibi hükümetimizi suçluyor.
Büyükşehir belediye başkanından ricamız, şehirde su yok, zaten sular akmıyor. Yani faturayı göndermeden önce suyu göndermeli büyükşehir belediye başkanı.
Hatay'da seçimden önce de seçimden sonra da yerel hizmet yoktu. Bunu kabul etmek mümkün değil.
SORU: Peki yeniden seçimlere dönersek... 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından CHP içinde de dışında da tartışmalar devam ediyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun istifasını isteyenler var, MYK’daki değişikliği yeterli bulmayanlar var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz Kılıçdaroğlu’na yönelik tepkileri?
CEVAP: Benim başka bir parti hakkında konuşmam doğru değil. Bu, Cumhuriyet Halk Partisi'nin kendi iç gündemidir. AK Parti başkalarına bakarak siyaset yapan bir parti değildir. Biz siyaseti milletle beraber yaparız. Biz milletimize bakarak hiza alırız.
Durum böyle olunca Cumhuriyet Halk Partisi'nin iç işlerine karışacak değilim. O konuları yorumlayacak değilim.
Ancak şunu söylemek isterim: Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki sorun, liderin değişmesiyle çözülecek sorun değildir.
Cumhuriyet Halk Partisi'nde liderlik sorunu vardır. teşkilat sorunu vardır. Bunlardan bağımsız olarak Türkiye’yi, Türk milletini anlama, tanıma, Türk milletiyle bir duygudaşlık sorunu vardır.
Cumhuriyet Halk Partisi önce Türkiye'yi ve Türk milletini anlamalı, kavramalıdır.
SORU: Bir yıl önce bir “CHP ülkede iktidara gelmek yerine parti içinde iktidara gelmeyi önemsiyorlar" demiştiniz. Bu ne demekti?
CEVAP: 14 Mayıs 1950’de serbest seçimler oldu. O seçimden 2023 seçimine kadar bir seçimi birincilikte bitirip tek başına iktidar olamadı.
SORU: 1977 seçimlerinde farklı bir tablo yok muydu?
CHP’nin En fazla oy aldığı seçim, 1977 seçimleriydi. O dönem Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanı Bülent Ecevit'ti. “Toprak işleyenin su kullananın"” dedi. Yüzde 42 oy aldı. Orada da yine tek başına hükümeti kuramadı. Bir koalisyon hükümeti kurdu.
CEVAP: Burada şunu anlatmaya çalışıyorum. Bu millet, 73 yıldır Cumhuriyet Halk Partisi'ni tek başına seçimle iktidara getirmedi. 1977 yılı gibi çok yaklaştığı zaman oldu. Bu seçimde de biraz yaklaşır gibi oldular ama olmadı. CHP’nin yazılımını yenilemek lazım. CHP’nin tek parti dönemi yazılımı var. Güncellenmesi lazım
1930 model bir siyaset yazılımıyla 21’inci yüzyılın Türkiye'sini yönetemezsiniz. CHP yarım asırdır çok büyük bir varoluşsal kriz yaşamaktadır.
SORU: Bir akademisyen olarak fikrinizi merak ediyorum: Koalisyonlar kötü müdür?
CEVAP: Evet, Koalisyonlar kötüdür. Türkiye en fazla koalisyonlardan çekmiştir.
Bakın, 1950’de Demokrat Parti iktidara geldi. 1954 ve 1957 seçimlerini de kazandı, 10 yıl yönetti. 1960 darbesi oldu. 1961 seçimlerinden sonra 1965’e kadar koalisyon hükümetiyle yönetildi Türkiye. 1965 seçimlerinden ise Adalet Partisi galip çıktı. 1969 seçimlerini de kazandı ancak 12 Mart 1971 Muhtırası oldu. 1971 ile 1980 arasında dokuz yılda 11 koalisyon hükümeti kuruldu. Hemen ardından 12 Eylül darbesi geldi. Turgut Özal’ın 1983 seçimlerini kazanmasının ardından ANAP hükümeti, 1991’e kadar tek partiydi. 1991-2002 arası geçen 11 yıllık sürede biz, 12 tane koalisyon hükümeti gördük.
Türkiye koalisyonlardan çok çekmiş, otuz sente muhtaç olmuş, toplumsal ve siyasal krizler yaşamış, darbelere maruz kalmış bir ülkedir.
Dolayısıyla ben, Türkiye'nin kurtuluşunun başkanlık sisteminde olduğunu düşünüyorum.
Bir diğer önemli husus da Türkiye’nin ekmek gibi su gibi yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu.