30 gün içinde sahiplenilmeyen hayvanların uyutulması yasasına tepki gösteren Samandağ Eğitim Sen, sokak hayvanı popülasyonunun öldürmeyle çözülemeyeceğine ilişkin birçok kurum ve kuruluşun görüşlerinin göz ardı edilmesine tepki gösterdi.
Samandağ Eğitim Sen'den konuyla ilgili yapılan açıklamada şöyle denildi:
"Sokak hayvanları sahiplenilsin-sahiplenilmesin yaşama hakkına sahip ve yaşama hakkı müzakere edilip oylanamaz!
Son günlerde gündemde olan sokak hayvanlarının toplatılıp uyutulması neredeyse tüm sosyal mecralarda ve mecliste normal ve uygar bir çözümmüşçesine lanse edilmektedir. Bu nefret çağrıları hiç şüphesiz bugüne kadar yürütülen bir nefret politikasının bir üründür. İnsana düşman, hayvana düşman, doğaya düşman ve serpilip gelişen hayata düşman!
Öyle ki toplumsal kabulü nefret üzerinden inşa etmeye çalışarak sokak hayvanı popülasyonun öldürmeyle çözülmeyeceğine ilişkin bilim insanlarının, veteriner hekimlerin, sivil toplum kuruluşlarının görüşlerinin göz ardı edilmesi mevcut sorunun öldürmekten başka bir yolla çözülemeyeceği algısını yaratmıştır.
Bizler onların "politik, sosyal veya akıllı" olanlarıyız sadece. Başka hiçbir farkımız yok. Hele ki üstün hiçbir hakkımız!
Genel olarak hayvanlar ve özelde "sokak hayvanları" her biri en az bizim kadar yaşamayı hak eden ve bu haklarını her geçen gün doğal yaşam alanlarını tahrip ederek yok ettiğimiz birer canlı. Zira onların ayak bastığı her alan esasen yaşam alanlarıdır.
Evrimsel açıdan "egemen olma ve muhtemelen kısa süreliğine üstünlüğümüz" tartışılmaz. Fakat bu bizlerin, dışımızdaki canlılardan daha fazla yaşama ve var olma hakkına sahip olduğumuzun kanıtı değil.
Politikada çözüm üretmeyen yerel ve genel yöneticilerin sorumsuzluğu, vurdumduymazlığı ve öngörüsüzlüğü nedeniyle "sokağa düşen-düşürülen" sokak hayvanlarının özellikle yerleşim yerlerinde kısmi sıkıntılar yaşattığı bazen ciddi sorunlara yol açtığı doğrudur.
Fakat bu onların suçu değildir!
Çözümü de "uyutma" adı altında cinayet hiç değildir!
Onları keyif için bizlere bağımlı kılan ve keyfimiz yittiğinde sokağa salan, yaşam alanlarını fütursuzca ele geçiren hepimizin özellikle yerel ve genel iktidarın suçu.
Barınaklar, bakım evleri bugün tam bir mezbahaneye dönüşmüştür. Buralardan sorumlu olup bu konuda eğitim almış insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
Hayvan haklarını tasarlarken bile benmerkezci bakış açımızdan sıyrılamadık, sıyrılamıyoruz.
En akıllı olmayı her şeyi belirlemek için yeter sebep olarak görüyoruz. Sırf üstün diye kendimize her şeyi hak görüşümüz ile aynı nedenlerle aynı şeyleri bir güçlünün güçsüze, bir kurnazın bir safa, bir patronun işçisine, bir yetkilinin astına reva görmesi arasında ne fark var?
Hayvanların olmadığı bir dünyayı düşleyemeyiz çünkü onlara bağımlıyız!
Kendimizce "haklı" şikayet ve nedenlerimiz var elbet fakat haklı değiliz!
Bataklıklarda bile "bataklıkkondu" inşa ettik sonra da bu sineklerin burada ne işi var diye yakındık.
Doğanın tüm dengelerini bozuk, sonra bu virüsler nerden türedi demeye başladık.
Toprağı zehirledik, sonra bu ekinler neden yeşermiyor diye yakınmaya başladık.
Havayı zehirledik, sonra neden nefes alamadığımızı sorduk.
Suyu kirlettik, sonra çeşmelerimizden akan suyu içemez olduk.
Bunların hiçbirinin müsebbibi hayvanlar değil fakat onları da rahat bırakmadık.
Doğal alanlarının, ormanların kül olmasına seyirci kaldık.
İmara açılmasına başta mırın kırın ettik fakat orman vasfını yitirmiş arazi hesabı ile o alanları tekrar yeşillendirme derdine düşmedik, satışa çıkarılan arazileri kapma yarışına girdik.
Sazlık alanları imara açtık sonra bu kuşlar çatımıza tünüyor demeye başladık.
Doğal gölleri kurutup tarıma, yerleşmeye, hava alanı gibi ulaşıma açtık sonra bu sel nereden geliyor demeye başladık.
Bu liste öyle uzayıp gider.
Kısacası, rantın iştahı her bir şeyimizi belirledi!
Aynı durum sokak hayvanları için de geçerli. Çünkü hiçbiri burada ve böyle yaşamı tercih etmedi, biz zorladık!
Şimdi de bütün bu olumsuzlukların faturası alelacele hazırlanıp meclise sunulan ve geçirilmek istenen vicdani yönle bağdaşmayan bir yasa ile gene sokak hayvanlarına kesilmek istenmektedir. Oysa eksik de olsa 5199 sayılı Hayvan koruma kanununda belediyelere ve devlet kurumlarına düşen görevler belirtilmiştir.
Yasanın birinci maddesi şöyle der:
Bu kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamalarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.
Gene aynı yasada tıbbi ve bilimsel gerekçeler haricinde hiçbir hayvana suni müdahaleler yapılmaması gerektiği açıkça belirtilmiştir.
Dolayısıyla bu zulüm karşısında yaşamı savunan bizler son söz olarak; Sokak hayvanlarının en temel hakkı mevcut 5199 sayılı yasa ile güvence altına alınan yaşama hakkına her kim kast ederse, tanık olduğumuz her yerde sokak hayvanları adına meşru müdafaa hakkı kullanacağımızı buradan bir kez daha deklare ediyoruz."