Gümrük Müşaviri/Araştırmacı-Yazar Mehmet Çardak, Anayasanın; millet olmanın, birlikte yaşamanın, toplumsal uzlaşmanın bir sözleşmesi olduğuna dikkati çekti.
Çardak, gazetemiz muhabirine yaptığı açıklamada, toplumsal uzlaşmanın çeşitlilikle birlikte olduğunu vurguladı.
Artık siyasi tartışmaların uzlaşma zeminine oturması gerektiğini belirten Çardak, şöyle konuştu:
“Çetin rekabet koşullarında iş insanlarının ve vatandaşların en fazla tutunması gereken noktalar uzlaşma, adalet, eşitlik ve özgürlüklerdir. Maalesef çok sesli tartışma ortamı ötekileştirme ve kutuplaştırma diyebileceğimiz bir tınıda olmaktadır. Türkiye’de esas rahatsızlık budur. Herkesin referandum sonrası 17 Nisan sabahı uyandığında iyi haberlere, motivasyona ihtiyacı var. Çünkü klasik iş insanı iyi bir yatırım ortamı, düşük kur ve düşük enflasyon istemektedir. Bugünlerde insanlar yalnızca moral, gerilimsiz ortam ve güven pekiştirici söylem özlemektedir.
Referandum kuşkusuz çok önemlidir ama Türkiye’de sistem değişikliği bu dünyanın ne başı ne de sonudur. Referandum olup bittiğinde ve 17 Nisan’a gelindiğinde; iş insanları, ev hanımları, gençler, toplumun her kesimi bir önceki gündeki sorunlarıyla diğer güne geçeceklerdir.
İnanın böyle olunca söylem dozajları yukarı çıkıyor. Seçmenler birbirlerini boşuna incitiyorlar. Ülkelerarası diyalogun da bu derece yükselmesi herkesin canını sıkıyor. Herkes birbirinin düşüncesine saygılı olmalıdır. Referandum her şeyi sona erdiren ya da baştan başlatan bir süreç değildir.
16 Nisan’da yapılacak olan referandum Türkiye’nin yönetimi açısından büyük bir değişikliktir. Ama Türkiye’de itidal referandumdan da daha önemlidir. Milli menfaatlerimiz dünya rekabet koşullarında hukuk, demokrasi ve özgürlükler toplumu olarak güçlü olabileceğimizi göstermektedir. Dolayısıyla da Türk toplumu hukuk, demokrasi ve özgürlüklere odaklanmalıdır.
TÜRKİYE EKONOMİYE ODAKLANMALIDIR
Türkiye’nin olağan ve yapıcı gündeme ihtiyacı var! Referandumdan sonra Türkiye rekabet gücünü kaybetmemelidir. 17 Nisan 2017 Pazartesi sabahı, Türkiye’nin yeni bir güne moral, motivasyon ve iyi haberlerle başlamaya ihtiyacı var. Bugünden Türkiye’nin iktidar ve muhalefetteki tüm siyasetçilerine ve Türk milletine itidal çağrısı yapmayı görev biliyorum.
Referandumdan sonra Türkiye’nin hızla ‘5 Yıllık Kalkınma Planı’na odaklanması gerekiyor. 17 Nisan itibariyle erken seçimin konuşulduğu bir ortam asla olmamalıdır. Halkın artık nefeslenmesi kaçınılmazdır.
Millet artık olağan ve yapıcı gündemi özlemektedir. Siyasi liderlerin kutuplaştırma siyasetini acilen bırakması elzemdir. 80 milyon nüfusuyla dünyaya açık, AB standartlarında, Asyalı dinamizmine sahip, demokratik bir Türkiye, bu milleti ülkeler liginde çok üst sıralara çıkarabilir. Türkiye bunu rahatlıkla yapabilir ve yapmak zorundadır! Ve Türkiye’nin rekabette geri kalma lüksü yoktur!
Türkiye’de 2009’dan bu yana ilk kez işsizlik yüzde 12’yi geçmiştir. Genç işsizlik oranı yüzde 22’yi geçmiştir. Perakende ve turizmde rakamlar iyi değildir. Hükümet’in Şubat’ta başlayan istihdam teşvikleri, ÖTV ve KDV indirimleri, çeşitli kredi destekleri Türkiye’nin yapısal sorunlarını çözmeye yetmeyecektir. Yılbaşından bu yana ekonomide alınan tüm tedbirlere rağmen, canlanma sağlanamamıştır. Yürürlüğe konulan tedbirler daralmanın etkisini biraz hafifletecektir.
Oysaki Hükümetin 10’uncu “5 Yıllık Kalkınma Planı” var. Türkiye bu planı uygulasa başka şey konuşmaya gerek yoktur. Orada AR-GE, inovasyon, eğitimin niteliğinin arttırılması var. Planda işgücü piyasalarına esneklik kazandırılması var.
Türkiye enflasyonda 138 ülke arasında 121’inci sıradadır. Enflasyon, dolarizasyon ve kur riski sorunlarını çözmek zordur. Bu yüzden de 17 Nisan sabahından itibaren ve acilen 5 Yıllık Kalkınma Planı’nın maddelerine odaklanmak mecburiyeti vardır.
Yani referandumdan sonra herkes işine gücüne dönüp kendi rollerinin gereklerini yapmaya devam etmelidir. Yoksa yeni bir başka tarihe, bir başka gündeme odaklanıp bekleyiş haline mi gireceğiz? Türkiye acilen ekonomi ve ticaretini geliştirmek ve büyütmek zorundadır!
TÜRKİYE AVRUPA’DAN KOPAMAZ
Avrupa Birliği (AB) çok çemberli bir yapıya evriliyor. Geniş konfederal çember içinde olmak Türkiye’yi kesebilir. Ancak AB sürecinde en kötü dönemlerinden birini geçirmekte olan Türkiye’nin AB yolu henüz kapanmamıştır. Küresel güç tarafında AB süreci ilerlemeli, Türkiye o çemberin bir parçası olmaya devam etmelidir. Türkiye Avrupa’nın bir parçası olarak Avrasya’nın da merkezi olmalıdır.
Bugün yatırımcılar için AB sürecinin güvencesi, toplumsal uzlaşma ortamı, hukuk devleti, makro ekonomik istikrar, dijital ekonomiye geçişte nerede olduğumuz ve eğitime yatırım önemlidir. AB süreci güvencesinde aşağı doğru inen bir gidişat vardır.
Türkiye’nin dış finansman ihtiyacı malumdur. Yüzde 4-5 civarında cari açık verilmektedir. Artan bir siyasi belirsizlik ve terör olayları yatırımcıların yönlerini çizmesini etkilemektedir. Türk işadamlarının neredeyse hepsinin yabancılarla ilişkisi vardır.
Referandum sonrası sonuç ne olursa olsun belirsizlik olmayacaktır. Neticeyi görmek önemlidir. Gelecek öngörülebilir olacaktır. Bu telaşlar kalkınca reformlara odaklanılacaktır. 17 Nisan’dan sonra hava iyice ısınacak ve daha iyi olacaktır.”