Akademisyen, Psikolog ve Yazar Prof. Dr. Üstün Dökmen, öğretmenliğin en yüce değer olduğunu söyleyerek, velilere, sürekli okumayı, empati yapmayı önerirken, adeta psikoloji dersi verdi.
Hafta sonu Arsuz’da bir dizi konferanslara katılan akademisyen, psikolog ve yazar aynı zamanda Yönder Okulları’nın kurucusu Prof. Dr. Üstün Dökmen Arsuz’da kendi okulunda velilerle bir araya geldi.
Arsuz Yönder Okulları’nın kurucusu Av. Hüsamettin Uslu’nun da katıldığı veli buluşmasında
Prof. Dr. Üstün Dökmen, öğretmenlik mesleğinin öneminden bahsederek başladığı sözlerine, Cumhuriyeti zor şartlarda kurulduğunu ama bugünlere taşıyanın da öğretmenler olduğunu söyledi. İdealist öğretmenlerin Köy Enstitülerinden yetiştiğini ileri süren Prof. Dökmen “O dönem öğretmenlerimiz at sırtında çocukları toplayarak okula getirir okutur ve sonrasında yeniden ailelerine teslim ederdi. Öğretmen bana göre en büyük misyonerdir. O dönemde misyonerlik yapanlar en ağır cezaya çarptırıldı. Bir gün M. Kemal’e bir kadın öğretmeninin misyonerlik yaptığı iddiasıyla şikayette bulunurlar. Hazırlanan soruşturma metnini okuyan M. Kemal, “Evet o, çocukları okutarak, eğiterek ve geleceğe hazırlayarak en büyük misyonerliği yapmıştır” diyerek ödüllendirdi. Ama maalesef bu idealist eğitimin verdiği köy enstitülerine biz açtık ve biz kapattık” diye konuştu.
Prof. Dr. Dökmen, espriler yaparak sürdürdüğü konuşmasında, o dönemlerde üreten bir toplum olduğuna işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Köy enstitülerini kapatarak üretkenlik yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı. Fabrikalar yerini AVM’ler aldı. Tüketmek noktasında çok başarılı olduk, tebrik ederim. Üretmeyen toplum sıkıntıları yaşamaya mahkumdur, bugün olduğu gibi.”
OKUYUN, OKUTUN
Son yıllarda hiç okumayan bir toplum meydana geldiğini ve bunun da çok acı olduğunu vurgulayan Yönder Okulları kurucusu Prof. Dr. Dökmen “Şimdi karşımızda okumayan bir toplum var. Sorulduğunda ‘zamanım yok’ cevabıyla karşılaşıyoruz. Peki sosyal medyaya girmek için zamanın var. Peki sen duş almaya, instagram, facebook gibi platformlara girmek için zaman buluyorsun da okumaya ‘zamanım yok’ diyorsun. Bu çok acı. Avrupalı ve Uzakdoğulu her yerde ve her mekanda okuyor. Bizim insanımız ise, elinde telefonla sanal ortamda dolaşıyor. Kitapla iki eli bir araya gelmeyenin, iki yakası da bir raya gelmez, bunu bilin” şeklinde görüşünü ortaya koydu.
TELEVİZYON PROGRAMLARINDAKİ SABAH PROGRAMLARINA DİKKAT
Prof. Dr. Üstün Dökmen, televizyon kanallarında sabah kuşaklarında yayınlanan, adına kadın programları denilen ama kendisinin bu tabirin kadınlara hakaret olarak değerlendiren programların toplumun içine atılan bir bomba olduğu görüşünü savunarak şunları dile getirdi:
“Ekranlara getirilen sabah programları bana göre toplumumuzu yok etmek için içine atılan bir bombadır. Kadın, başka erkeğe kaçmış. Kocası ‘Ne olur gel, seni seviyorum’ diyor. Kadın da rahatlıkla ‘Biraz daha kalayım’ diyor. Yani o kadın kaçtığı erkekten daha bıkmadı. Koca da bunu bildiği halde çağırıyor. Bu da bizlere anlatılıyor. Bir de yemek programları var. Vatandaş, misafirliğe gelmiş tabakları silip süpürmüş ve sonrasında da kendisine nasıl bulduğunu sorarken o da ‘Çok iğrenç’ diyor. Kusura bakmayın bu programlar, Müslüman-Türk insanının yaşamına uygun değildir. Toplumumuzu bu programlarla yok ettiler. Bu programların hepsi organizelidir.”
Konferansını ayakta alkışlarla tamamlayan Dökmen, velilerle hem sohbet etti hem de hatıra fotoğrafı çektirdi.