Hatay Mahalli Haber
MENÜ

RES Şirketlerinin işgali tarih ve doğa talanıdır

Yayınlanma Tarihi : 21.03.2018 00:00 Bu haber 486 defa okundu
Hatay’da bulunan St. Simon Manastırı’na Akdeniz Kültür ve Dayanışma Derneği üyesi Mevlüd Oruç rehberliğinde  keşif gezisinde bulunan, MKÜ’ de faaliyet gösteren Doğanın Çocukları adlı ekoloji grubu yaptıkları keşif sonucunda St. Simon Manastırındaki tarih talanının raporunu çıkardılar. St. Simon Manastırı’nda; RES şirketlerinin işgali, tarih ve doğa talanıdır!  “Doğanın Çocukları olarak; Samandağ’da bulunan Rüzgar Elektrik Santrallerine(RES) karşı fiili bir ekolojik direniş başlatan Mevlüd Oruç’un çağrısıylaSimon Manastırı’na gittik. Gözlemlerimizi sizler ile de paylaşmak istiyoruz. Hatay’ın Samandağ-Defne ilçelerinin sınırında, Aknehir mahallesinde,  bulunan St. Simeon Manastırı, Asi Nehri’ne 479 metre yükseklikte bir tepe üzerinde yer alıyor ve MS. 6. yüzyılda yapıldığı tahmin ediliyor. Bölgeye çıkarken Simeon (Sim3en) Dağı’na bölgedeki RES şirketleri tarafından yeni bir yol açıldığını fark ediyoruz, açılan yol bölgede bulunan nehri yarıdan kesmiş durumda, nehrin yolun altından nasıl geçtiği ve yetkili belediyenin bu yola nasıl izin verdiği merak konusu olarak gözümüze çarpıyor. St. Simon Manastırı ve El-Arabi Ziyareti çevresine inşa edilmiş olan rüzgar elektrik santrali (RES) türbinlerinin, ilk olarak tarihi eser statüsünde olan manastırı tahrip ettiğini gözlemledik ve manastırın içindeki tarihi eserler güvenlik önlemleri alınmaması nedeniyle tahrip edilmiş ve kaçırılmış. Manastırı anlatan birçok metinde görsel olarakta yer alan mozaikler ya gizlenmiş ya da kayıp. Güvenlik önlemlerinin alınmamasından kaynaklı manastırın duvarları yazılamalarla kirletilmiş durumda. Bu yazılamar ise alçı-macun benzeri kaplamalar ile kapatılmaya çalışılmış.             ARKEOLOJİK SİT ALANI İÇİNDE RES Manastır ve içinde bulunduğu alan 1. derece sit alanıdır. Manastıra yetişince etrafı demir teller ile çevrilmiş olan bir alan ile karşılaşıyorsunuz. Bu alan  St. Simeon Manastırı’nın içerisindedir. Bu tellerin manastır sınırını gösterdiği olgusu yaratılmak istense de manastırın kalıntıları ve sınırları RES türbinlerini de içine alan geniş bir alandır. Bu tel örgülere yaklaşık 250 m uzaklığa gittiğimizde de manastır kalıntıları ile karşılaştık. Manastır sınırları içerisinde yer alan türbinler:11-12-13-14-15-16-18-26 numaralı türbinlerdir. Bu türbinlere giderken RES malzemelerinin taşındığı Kore yapımı  5m boyundaki ahşap kutular manastır çevresinde atılmış şekilde gördük. Manastırın tam ortasında bir kaç metre uzunluğundaki demir plakalar, tarihi duvarların bitişiğine atılmış durumda ve hemen yanında işlevinin ne olduğu bilinmeyen demir bir çatı restorasyon sürecinde yapılmış.          TARİHİ ESER İÇİNE ARNAVUT TAŞI Manastırın 1. derece sit alanı olması nedeniyle restorasyon vb. işlemler, Kültür Bakanlığı ve alanın uzmanı kişiler tarafından yapılması gerekirken, sanki bir tarihi eser değilmiş gibi belediye tarafından yapılmış. Bunun sonucu olarak tarihi eser içerisinde arnavut kaldırımı döşenmiş, tarihi eser içerisinde demir teller ile örülmüş bir alan yaratılmış ve kantin gibi yapılar yapılmıştır.        TSE DAMGALİ RESTORASYON RES’ler  ilk yapılmaya başladığında restorasyon gerekçesiyle üç yıl ziyarete kapatılmış ama tekrar açılınca halk büyük bir tahribatla karşılaşmış. Kuraklığa karşı yağmur sularını biriktirmek için yapılmış olan kanal ve depolama sistemi bu restorasyon sırasında demir bir parmaklık ile kapatılmış içerisi plastik ve cam atık maddeleri ile bırakılmış. On binlerce ton su depolama kapasitesine sahip oyukların girişi TSE damgalı taşlar ve saten macun ile kaplanmış. Simon Manastırı’nın en önemli özelliği dışarıdan malzemeler ile yapılmış bir yapı olmamasıdır, oyulmuş bir dağ olması niteliğiyle ender bir yapıdır. Fakat bu tarihsel mirası doğru bir şekilde restore edip günümüz ile bağını kurmak yerine Thomas Edison tarafından kurulan dünyanın en büyük 4.elektrik şirketi olan  General Electric’e açarak çok ciddi bir rant ağı kurulmuştur. Bu rant sermayenin doğayı sömürmesine gösterilecek önemli bir örnektir. AKNEHİR, YEŞİLKÖY, DEĞİRMENBAŞI, UZUNBAĞ, YEŞİLKÖY, KUŞ ALANI, KOYUNOĞLU, SUTAŞI Simon Manastırı’nın etrafında sekiz tane mahalle bulunuyor. Sekiz yerleşim yerinin ortasına Türbinler yerleştirilmiş. Havanın estiği yöne göre sesten çevre sakinleri de oldukça rahatsız olduklarını dile getiriyorlar. Biz de orada bulunurken duyduğumuz ses uçak uçuşu sırasında karada hissedilen sese benziyordu. RES türbinleri insan duyma eşiğinin altında yaydığı seslerin insanlar ve diğer canlılar üzerinde zamanla doğuracağı rahatsızlıklara ”RES Sendromu” adı veriliyor. Rüzgâr Türbini Sendromu, insanların evlerini terk etmelerine neden olacak kadar ciddi semptomlara verilen bir isim ve tıbbi bir tanımdır. Bu gibi semptomlar için tıbbi risk faktörlerini saptıyor.( INDEPENDENT (İngiltere) YAYIN KURULU, 2 Ağustos 2009 / Dr. Nina Pierpont/RES Sendromu Üzerine Araştırmalar) RES SEMPTOMLARI 1. Uyku bozukluğu  2. Baş ağrısı 3. Kulak çınlaması 4. Kulakta basınç 5. Sersemlik hissi 6. Baş dönmesi (Dengesini kaybetme ve vücudun ya da çevrenin kendi etrafında dönme duygusu) 7. Bulantı 8. Bulanık görme 9. Kalp çarpıntısı 10. Asabiyet 11. Konsantrasyon ve hafıza problemleri 12. Hareket duyarlılığıyla ilişkili panik nöbetleri, uyanıkken veya uykuluyken ortaya çıkan titreme.  Pek çok ülke, özellikle bu sağlık etkilerinin meydana gelmesinin engellenmesi için RES’lerin yaşam alanlarından uzaklıklarına (Setback) ilişkin yasal düzenleme yapıyor. Bu setback sınırlarına birkaç örnek verecek olursak; Kanada Ontario’da rüzgar parkları için 1500 m, Frankfurt’ta mülk sınırına 1610 m, İskoçya’da 2 km, Oregon’da (ABD) kentsel büyüme sınırına 3220 m. ve tekil evlerin olduğu bölgeden 1610 m, North Carolina 1.610 m, Victoria ( Avustralya) ev sınırına 2 km.( https://www.evrensel.net/haber/299818/reslerin-cevre-ve-saglik-etkileri-onemsenmiyor) Rüzgâr türbinlerini düzlükte en az 2 kilometre, dağlarda ise en az 3.2 kilometre uzak tutulması gerekirken 8 farklı yerleşim merkezinin(köy/mahalle) ortasına yapılan RES bu sendromun çevrede ki insanlarda görülmesinin en büyük sebebidir.  Sermayenin Doğa Sömürüsü “RES’ler yol açtığı rüzgar akımı özellikle arılara zarar vermektedir. Bu akım rüzgar ile gelen polenlerin önüne geçerek bitkilerdeki tozlaşmayı zorlaştırmakta, bölgedeki endemik bitki türlerini yok olma tehdidi ile karşı karşıya bırakmaktadır. RES’lerin bir diğer olumsuz etkisi de bölgede tarımsal faaliyetlerle geçinen vatandaşların tribünlerin yarattığı hava akımı, manyetik alan ve benzeri etkiler sonucunda bazı ürünleri üretemediklerini, ürünlerin verimi ve kalitesindeki düşüş nedeni ile tarım ile uğraşan köy halkının ekonomik daralma yaşadıklarını ifade etmeleridir.  Uluslararası ve yerel sermaye, Samandağ ve Defne coğrafyasında ki arazileri, yaşam alanlarını tarihi ve manevi öneme sahip yerleri daha fazla kar için işgal etmiştir. Bu işgale belediyeler de tarihsel ve kültürel mirasımız olan coğrafyamızı korumak yerine Alman ve Amerikan sermaye gruplarına teşvik ile; iklimimizin, doğamızın, ekolojik yapının, tarihimizin ve manevi değerlerimizin yok olmasına sessiz kalmışlardır. Doğanın Çocukları olarak : -“Ziyaret Rüzgâr Enerji Santrali (RES) Kapasite Artışı” hakkında, (ÇED ) “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararına itiraz ediyoruz. -Ziyaret RES A.Ş’nin kapasite artırma çalışmalarının DURDURULMASINI talep ediyoruz. -Bölgemizde mevcut olan çok sayıda RES türbinlerini artırıma gidilmek istenmesi arkeoloji, inanç ve doğal alanların tahribatına arttırarak ekolojik krizi derinleştirecektir. -1.Derece SİT alanı olan ST. Simon Manastırında yapılmış olan kazı, çatı, beton, türbin, vb tahribatların durdurulmasını, kaldırılmasını, onarılmasını talep ediyoruz. RES talanına derhal son verin!  
Paylaş Paylaş Paylaş
RES Şirketlerinin işgali tarih ve doğa talanıdır
Paylaş Paylaş Paylaş
Etiket :
YORUMLARI GÖR
ÜYE YORUMLARI
Yorum yapabilmek için

Giriş Yap ya da Kayıt Ol