CHP Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, son torba yasa ile gelen 7542 sayılı Yerleşme ve Yapılaşmaya ilişkin Cumhurbaşkanı kararnamesini düzenleyen 25. Madde ile ilgili yazılı bir basın açıklamasında bulundu.
BU DÜZENLEME YOK HÜKMÜNDEDİR, ÖLÜ DOĞMUŞTUR
25. madde ile deprem bölgesindeki orman vasıflı alanlar ile zeytinlik alanların geçici ya da kalıcı şekilde imara açılacağını dile getiren Yıldırım Kara, “Bizim için öncelikli olan depremzede vatandaşlarımızın bir an önce kalıcı konutlara sahip olmasıdır. Ancak planlamalar yapılırken şeffaf olunmalı ve titizlikle davranılmalıdır. Yurttaşlar bu konuda bilgilendirilmemiş; çevre ve jeoloji mühendislerinden ve meslek odalarından görüş alınmamıştır. Ormanlık ve zeytinlik alanların imara açılması bölge için yeni felaketlerin sebebi olacaktır. Bu düzenleme hem anayasaya hem de ülkemizin bağlı bulunduğu uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Kendisinden önce yapılmış kanun hükümlerine ters düşmektedir. Bizce, bu düzenleme, kanunen uygulanamaz. Açıkçası yok hükmündedir ve ölü doğmuştur.” dedi.
BU DÜZENLEME NORMLAR HİYERARŞİSİNE AYKIRIDIR
Hukuk ilkelerinin sürekli olarak görmezden gelindiğini vurgulayan Yıldırım Kara, “Ülkemiz uzun süredir kararnameler ile yönetiliyor. İktidar bu zihniyetini deprem bölgesinde de sergilemeye ve hâkim kılmaya çalışıyor. Masa başında verilen kararlar ile bölgedeki mağduriyet daha da artırılıyor. Altını ısrarla çizmek istiyoruz ki yapılan düzenleme hukuka aykırıdır. Anayasa ve kanunlarla korunan ormanlık ve zeytinliklere müdahalede bulunma hakkınız yoktur. Normlar hiyerarşisini ihlal ediyorsunuz.” dedi.
Acele kamulaştırma kararlarıyla zeytinlikleri elinden alınan yurttaşların tek geçim kaynaklarını da kaybettiğini ifade eden Hatay milletvekili, “Hatay’daki yurttaşlar bir sabah muhtarlara gelen tebligat veya telefonlarına gelen mesajlar ile uyandı. Dikmece’de, Güldere’de, Karaali’de, Aşkarbeyli’de, Cebike’de ve Pirinçlik’te yurttaşların fikirleri alınmadan bu kamulaştırma kararlarına imza atıldı. İktidarın gözünde kentler, yaşam alanları olarak değil; alınıp satılabilen emtialar olarak gözükmektedir. Deprem bölgesi de aynı anlayış uğruna kurban edilmek isteniyor.” dedi.
ÖNTEDBİRLİLİK İLKESİ TEKRAR İHLAL EDİLMİŞTİR
Deprem öncesi öntedbirlilik ilkesinin uygulanmadığına dikkat çeken Yıldırım Kara sözlerini şöyle sürdürdü: “Depremlerdeki yıkımın şiddetini ve afetin boyutunu artıran, öntedbirlilik ilkesinin ihlal edilmesiydi. Yanlış kentleşme politikaları, ranta dayalı imar ve yapılaşma faaliyetleri, sonuçların daha da ağırlaşmasına neden olmuştur. Bugün yine ders alınmadığını görmekteyiz. Her ne kadar isminde ‘iklim’ bulunan bir bakanlığa sahip olsak da iklim kriziyle karşı karşıya olduğumuz unutulmaktadır. Yalnızca deprem değil, iklim krizine bağlı afetlere de duyarlı kentler inşa etmek zorundayız. İktidar ise yapılaşmaya açmaya çalıştığı ormanlar ve kamulaştırdığı tarım arazileriyle, iklim krizine karşı mücadele etmeyeceğini göstermektedir. Hem deprem sonrası deprem bölgelerinde hem de son zamanlarda yaşadığımız sel ve heyelan felaketlerini unutmamalıyız. Buradaki ormanlar yerleşime açıldığında daha büyük afetlerle yüzleşmek zorunda kalacağız.”
DEVLETİN ORMANLARI KORUMA VE GELİŞTİRME SORUMLULUĞU VARDIR
Anayasanın 169. Maddesinin devlete ormanların korunması ve geliştirilmesi yönünde sorumluluk yüklediğini hatırlatan Yıldırım Kara, “169. Maddeye göre ormanların mülkiyeti devrolunamaz ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz. Burada öngörülen bütün zararlar ışığında kamu yararından söz etmek mümkün gözükmemektedir. İktidara mensup milletvekilleri, orman vasıflı arazilerin ağaç sayısının azlığını örnek göstermektedir. Onların gözünde buralar orman değil, taşlık ve kayalıklardır. Her ne kadar onlar açısından bu bölgeler verimsiz olarak görülse de burası birçok endemik tür ve canlının ekosistemidir. Bölgedeki ekosistem çeşitliliğine zarar verilmek isteniyor.” dedi.
Yapılmak istenen düzenlemenin aynı zamanda 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun’un 20. Maddesinin hükümlerinin uygulanmayacağına hükmedildiğini işaret eden Hatay milletvekili, “Söz konusu kanundaki 20. Maddenin ilk defa hedef alınmadığını biliyoruz. İktidar; bu ve buna benzeyen teklifleri meclise defalarca getirdi çünkü bu maddeye göre zeytinlik sahalarına üç kilometre mesafede sadece zeytinyağı fabrikaları bulunabileceğini; bunun dışında kimyevi atık bırakılamayacağını, toz-duman çıkaran tesislerin zeytinliklerin yakınına yapılamayacağını hükme bağlamıştır. Her defasında kamuoyu baskısına maruz kalınıp teklifi geri çektikleri için depremi ve bu torba yasayı fırsat olarak görüyorlar.” dedi.
ZEYTİNLİKLER TABİATIN BİR MİRASIDIR
Zeytinliklerin uzun yılların ürünü ve birçok yurttaşın da geçim kaynağı olduğunu ifade eden Nermin Yıldırım Kara, “Türkiye zeytin ve zeytinyağı üretiminde dünyanın önde gelen ülkeleri arasındadır. Sofralık zeytinde dünyada ilk sırada bulunan ülkemiz, zeytinyağında ise İspanya’dan sonra ikinci sıraya yükselmiştir. Hal böyle iken bu durumdan memnun olunması ve buradaki ekonomik katkıdan istifade edilmesi gerekmektedir. Ancak iktidar bu kanun teklifini getirerek Derekuyu ve Altınözü zeytinine darbe vurmaktadır.” dedi.
Birçok kanun ve maddenin ihlal edildiğini vurgulamanın mümkün olduğunu dile getiren milletvekili, “En önemlisi anayasanın 56. Maddesinde yer alan ‘Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir’ ifadesinin depremzedeler için de geçerli olduğu unutulmamalıdır. Seçim bölgem Hatay’da, Dörtyol-Erzin önemli narenciye bahçeleri, Altınözü-Arsuz-Derekuyu zeytin, Kurtbağı kayısı, Akçay portakal ve nadide tarım ürünleri, İskenderun körfezi ise dünyanın en iyi Jumbo karideslerinin mecrasıdır. Ancak yanlış politik tercihler ve öncelikler bu değerlerimizi kaybetmemize neden olmaktadır. Bu düzenleme ile durum çok daha kötüleşecektir.” dedi.