Hürriyetçi Eğitim Sen Basın Sözcüsü Emel Akpınar, 10 Mayıs 2024 tarihinde bir günlük iş bırakma eylemi hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Emel Akpınar, gazetemize yaptığı açıklamada şu sözlere yer verdi:
“Öğretmenim ben, Türkiye Cumhuriyetinin, onurlu, şerefli, vatansever, devletine bağlı, Atatürkçü, çalışkan gelişime ve ilerlemeye açık bir öğretmeniyim… Bizler, gelecek nesillere aldığımız eğitimin bize kattığı milli, dini ve ahlaki değerleri aktaralım diye eğitilmiş bireyleriz.
Madem öyle yıllardır yaptığımız mesleğimizi toplum bilincimizle korumak bizim en doğal hakkımız.
Üzülerek yazıyorum ki ülkemizde öğretmenlik, maddi manevi erozyona uğrayan bir meslek artık. Peki, nedir öğretmenlik mesleğini bu kadar kayba uğratan nedenler?
Öncelikle eğitim sistemimiz 4+4+4 modeli… Yıllardır topluma hiçbir kazancı olmayan bu sistemin eksilerini sıralıyor öğretmenler her alanda… Öğrencileri ruhsal anlamda çöküntüye uğrattığını, okula, eğitimciye düşman bir nesil olduklarını, mezuniyetleri sonrasında hiçbir mesleği bilmeyen ve artık o yaştan sonra da herhangi bir mesleğe adapte olamadıklarından dolayı, gelecek korkularının arttırtığını ve dolayısı ile mezunları bir boşluğa, yokluğa itip saldırganlaştırdığını.
Anlatıyoruz evet ancak nedense dinlenmiyoruz.
Öğrenci merkezli eğitimi benimseme ya da uygulama alanı Türk toplumuna asla uygun olmayan Finlandiya modellerine hayranlık. Tek faydasını göremedi milli eğitim, öğretmen, öğrenci ve veli bu merkez entegresinden ve bu modelciliklerden.
Eğitilmesi gereken öğrencinin, kendini eğiteni şekillendirme yetkisi olarak su yüzüne çıktı.
- “saçını kes oğlum”
Diye öğrencisini disipline etmek isteyen öğretmene, devrin milli eğitim bakanın Ö. Dinçer’in tepkisi;
- "Öğrencinin saçını kesenin saçını da ben keserim."
Şeklinde aşağılar ve tehditkârdı… Bu olay ana haber bültenlerinde münferit olay olarak algılandı ancak değildi ve işte tam da o noktada “artık doktor dövüyoruz” diyen, saygıdan, vefadan, eğitimden nasibini almamış insanlar Eğitimli, işinin başındaki insana uygulanan şiddeti alkışlar, şiddeti şart sayar oldular.
Sağlıkçı darpları, cinayetleri, öğretmen darpları ve son olarak öğretmen cinayetleri…
İstanbul’un Eyüp Sultan ilçesinde bir özel okulda müdür olarak görev yapan eğitimci İbrahim Oktugan’ın bir öğrencisi tarafından silahla vurularak öldürülmesinin ardından eğitim sendikaları 10 Mayıs 2024 tarihinde ülke genelinde iş bırakma eylem kararı aldılar.
Evet, ülkemizde faaliyet gösteren çoğu sendika aldı bu kararı. Ancak bu kararlar nasıl alındı, 10 Mayıs tarihine nasıl gelindi tam da bunu anlatmak üzere yazıyorum yazımı.
Tarihler 14 Ekim 2023’ü gösterdiğinde Türkiye’nin en büyük sendikalarından biri olan Hürriyetçi Eğitim Sen Başkanı Sayın Levent Kuruoğlu, kalabalık bir üye katılımı ile Ankara / Ulus’ta gerçekleştirdiği, öğretmen sorunlarına yönelik mitinginde, eğitim iş kolunda faaliyet gösteren sendikaların şimdiye kadar hiç yapmadıkları bir tarzda, en yüksek tondan öğretmenler gününde öğretmenlere önlük dağıtmaya hazırlanan bakanlığa seslendi.
- “Öğretmenler okula giderken saldırıya uğramanın tedirginliğini yaşamaktadır. Sizin verdiğiniz önlük öğretmenlerin uğrayacağı şiddeti engellemez, ne yapalım bizde öğretmenlere öğretmenler gününde çelik yelek mi dağıtalım? Bundan sonra okullara çelik yelek ile mi gidelim?” Diye sorup ekledi.
- “Beklenen nedir, bir öğretmenin ölmesi midir? Ya da idarecilerin gördüğü psikolojik şiddet nedeniyle intihar etmelerini beklemek midir? Sayın Bakan Yusuf Tekin oturduğunuz makam öğretmenlerin hak ve hukukunu koruma makamıdır. Lütfen gereğini yapınız.”
O tarihten itibaren yazık ki akan öğretmen kanı durmadı, durdurulması için de hiçbir önlem alınmadı. Gün geçmiyordu ki ülkenin bir yerinden, bir eğitim yuvasından öğretmen darp haberleri, gelmesin ve sonunda korkulan oldu… bir eğitimci bir öğrencisi tarafından silahla vuruldu, hayatını kaybetti ….
İşte o andan itibaren Olanları olağanmış gibi Karşılayan Bakanlık ve Türkiye’nin büyük sendikalarının aksine Hürriyetçi Eğitim Sen genel başkanı Sayın Levent Kuruoğlu mevzunun önemi neticesinde sosyal medya platformu X (twitter) üzerinden tüm faaliyette olan sendikalara;
- “eğitim kolunda kurulmuş tüm sendikalara çağrımızdır. Hangi sendikanın üyesi olursa olsun öğretmenlerimize eğitim çalışanlarına saldırı olduğunda hep birlikte ülke genelinde iş bırakma- iş yavaşlatma- derse girmeme eylemleri yapalım.” diyerek ortak eylem çağrısında bulunmuştur. Ancak nedendir bilinmez, sendikaların hiç birinden bırakın ortak eylemi kabul etmeyi, bu konuda herhangi bir eylem gerekliliğine dair fikir bile belirtilmemiştir.
İşlenen Öğretmen Cinayeti, Tüm Öğretmen Camiasının yüreğini dağlıyordu ve bunun farkında olan sadece Hürriyetçi Eğitim Sen Yönetimi ve Üyeleriydi.
Adı geçen sendika 6 Mayıs 2024 tarihinde olaya tepki kamuoyu oluşturmak adına sosyal medya platformlarında bir hastag çalışması yapacağını duyurdu. Öğretmenleri bölmeden ayrıştırmadan, hangi sendikadan olduklarını ya da sendikasızlıklarını önemsemeden sadece öğretmen kimliği ile yapılacak etkinliğe davet etti.
Sosyal platformlarda var olan bilinçli öğretmenler, yapılan davete olumlu cevap verdiler ve 8 Mayıs 2024 tarihinde yine Hürriyetçi Eğitim Sen tarafından belirlenen #mebtekindeğil hastag etkinliğine start verildi…
Öğretmenler acılı, öğretmenler kızgın, öğretmenler hak arıyor, seslerini duyurmak istiyorlardı.
Ve ilk defa sendikalarının üst makamlarından bağımsız kişisel tepkilerini dile getirir oldular
- Öğretmene uygulanan şiddete dur deyin.
- Öğretmenin akan kanı dursun.
- Öğretmen şiddetini engelleyecek, caydırıcılığı yüksek yasalar çıkarılsın.
Bu minvaldeki milyonlarca tweet ilk 10. Dakikada ülke gündemine düştü, x de kullanılan tabir ile TT oldu.
Sendikali öğretmenler kendi sendikalarına seslenir olmuşlardı… “daha ne bekliyorsunuz, dayak yiyoruz, öldürülüyoruz… Sesinizi çıkarmak, ses getirir bir eylem yapmak için ne bekliyorsunuz?”
Öğretmene uygulanan şiddetin sendikal boyutlarda öğretmeni ayırmasının, ayrıştırmasının anlamsızlığını ve bunun öğretmenin gücünü kırmak, çıkacak yüksek sesi kısmaktan öte gitmeyeceğini bilen Hürriyetçi Eğitim Sen’in (HES) ortak eylem çağrısına sessiz kalan sendikalar birer birer, aldıkları eylem kararlarını açıklamaya başladılar.
İlk olarak Eğitim İş Sendikası… 10 Mayıs Cuma günü iş bırakma kararı aldığını duyurdu… Üyeleri yine tepkiliydi. Hürriyetçi Eğitim Sen’in Öğretmenin Güçlü Sesini Önemser, ortak eylem çağrısına tenezzül etmemiş, yine ve yine tek başına eylem kararı almış sendika, tabiri caiz ise “sadece üyelerini memnun etmek adına, yine –mış gibi” sayılacak eylemlerinden birine daha karar vermişti.
Bu şekilde, cılız çıkacaktı Öğretmenin Sesi ve eylemin işe yarar olmasını önemseyen, Hürriyetçi Eğitim Sen, her zaman olduğu gibi bir kere daha, olgun, akılcı, ılımlı ve olumlu tavrı ile 1 Mayıs Cuma günü kendilerinin de 1 günlük iş bırakma eylemi kararı aldıklarını duyurdu.
Gözler diğer büyük sendikalara çevrilmiş bekliyordu tepkili öğretmen ve yine susmadan, gerçek öğretmen tavırları ile kendi sendikalarına sesleniyorlardı…
- “eylem kararı alın”
Sırasıyla Türk Eğitim Sen (TES) eylem kararı aldı… “Perşembe günü, 1 saat derse girmeme” eylemi… Buydu çünkü TES’in öğretmen şiddetine yorumu… 1 saat derse girilmeyecek, çaylar içilecek sohbetler edilecek, ne güneşten yanacak, ne rüzgârdan uçacaktı sendika bayrakları…
- “tepki verdik mi?”
- “evet verdik…”
Deyip bir sonraki sendika EBS gibi en yüksek tondan öğretmenler odasına anlatacaklardı hikâyeyi…
Ha bu arada gerçekleri bilen öğretmenleri de susturmak adına her türlü hatır, gönül baskısını uygulayarak.
Ve nihayet kuruluşundan bu yana öğretmenler adına hiçbir etkili, ses getirir eylemde var olmayan ülkenin yetkili sendikası Eğitim Birsen (ebs) başkanı Sayın Ali Yalçın öğretmen şiddetine karşı sendikasının gösterdiği tepkiyi ve aldıkları eylem kararını açıkladı
- “Öğretmenler olarak canımızı almaya kadar varan şiddete sessiz kalamayız. 9 Mayıs Perşembe 11.30’da 81 ilde “basın açıklaması” ile sesimizi yükseltiyor, şiddete karşı caydırıcı yasal düzenleme için 10-17 Mayıs arası “imza kampanyası” düzenliyoruz.”
Yine hayal kırıklığı, yine yetersizlik, yine ve yine temsil edilemeyen, teslim edilen öğretmenlik mesleği onuru, geleceği ve acısı…
Her iki sendikanın bilinçli ve canı yanan duyarlı üyeleri kendi sendikalarını sorgulamaya başladılar, sorguların özü istifaydı elbette.. Artık bu kadar susmak, bu kadar sabretmek, öğretmenlik gururuna, öğretmenlik duyarlılığına aykırıydı. İnsanlar ailelerinin ve duyarlı sendika arkadaşlarının yüzlerine nasıl bakacaklarını düşünür olmuşlardı.
Sendika üyeleri tarafından gösterilen yine tabiri caizse “aba altından sopa” lardan çekinen iki sendika TES ve EBS … “yapalım da yapmadı demesinler” mantığıyla öğretmen şiddetine gerekli tepki kararını verip, önceden verdikleri kararlara ek olarak 10 Mayıs Cuma günü iş bırakma eylemi yapacaklarını duyurdular.
Ancak büyük bir eksik vardı bu puzzleda… Eğitim camiasındaki etkin eylemleri, olayları çabuk kavrayan ve tepki veren tarzı ile tanınan Eğitim Sen… İlginçtir… bu defa yoktu sahnelerde…
Onun da akıbeti aynıydı üyeleri soruyor sorguluyor, aba altından sopa gösteriyor ve hatta istifa kararı almış sendika üyesi bile “yahu, neden karar almıyorsunuz” diye sorgulamaya geçmişti.
Sonunda mecburen de olsa Eğitim Sen 10 Mayıs Cuma günü 1 günlük iş bırakma kararı aldı.
Bunlara ek olarak birçok sendika aynı tarihte iş bırakacaklarını açıkladılar.
Bu, ülke gündeminde bir ilk değildi elbette, çünkü öğretmenlerin büyük tepkisini çeken ÖMK ve KBS sürecinde yine Hürriyetçi Eğitim Sen çağrısıyla birçok sendika 14 Ekim’de Başkent Öğretmenevinde bir araya gelmiş. Ortak eylem kararı almışlardı.
İşte bu anlattığım süreci bilen bilinçli öğretmen, Hürriyetçi Eğitim Sen eylem sahalarına indiğinde diğer sendika üyelerinin büyük tezahüratları ile karşılanmıştır. İster Hür öğretmen olsun ister olmasın… Ülke gündemini takip eden, çıkarsız bir şekilde sadece öğretmenliğini yapmaya çalışan, liyakati önemseyen herkes Türkiye’nin en duyarlı ve tek bağımsız sendikası olan Hürriyetçi Eğitim Sen ve gücünü biliyordu.
Tüm sendikaların katıldığı eylem sonunda Cumhurbaşkanlığı ülkede yaşanan eğitimcilerin iş bırakma eylemi ve basın açıklamalarına duyarsız kalmayıp beklenen müjdeyi verdi “öğretmene uygulanan şiddete karşı yasa çıkarılacaktır”
Öğretmenler dayak yedi… Öğretmenler öldü, öğretmenler daha fazla dayak yememek, daha fazla ölmemek için eylem yaptı… Ve Öğretmenler kendilerini koruyacak yasanın sözünü aldı.
Umarım çıkarılacak yasa ÖMK gibi öğretmene hizmet etmeyen bir yasa olmaktan çok, hakikaten öğretmen hak ve sağlığına kastedenleri caydıracak yaptırımları içinde barındıran dolulukta bir yasa olur.”