Tamer Yazarın Ayhan Karayla yaptığı Röportaj
CHP’den Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday adaylığını açıklayan Ayhan Kara, “Memleketimize dönelim ve önümüzdeki yerel seçimlerde kaderimizi teslim edeceğimiz kadroları hep birlikte seçelim” çağrısı yaparken, “manen ve madden” sahip olduğu tüm zenginliği borçlu olduğu memleketine borcunu ödemek için hazır olduğunun altını çizdi.
Türkiye'deki yerel yönetimlerin belirlenmesi için 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlerin belki de en duygusal ayağı Hatay’da olacak. 11 kenti etkileyen depremlerde en büyük kaybı yaşayan kadim toprakların Hatay’ı için yönelteceğimiz sorularımız, o yüzden hem bu duygusal adresin yorgun beklentisinde duracak hem de bu ağır beklentiyi omuzlamaya hazır bir isimde…
“Sahip olduğum her şeyi borçlu olduğum memleketime ve memleketlime bu borcu ödemek için kendimi adamaya hazırım” diyen ve CHP’den Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday adaylığını açıklayan, Has Turizm Yönetim Kurulu üyesi, aynı zamanda deprem sonrası hayata geçirdiği Hatay Ortak Meselemiz platformunun kurucusu Ayhan Kara’ya sizler için sorduk.
31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimlerde Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığı için Cumhuriyet Halk Partisi’nden aday adaylık başvurusu yapan isimlerden birisiniz. Şu ana kadar başvuru yapanlar arasında sizi bir adım öne çıkartan ya da farklı kılan şey ne sizce?
-Bu soruya benim vereceğim cevabın asla bir önemi yok, olmamalı da! Halkımıza yöneltilmeli bu soru. Onlar, aday adayları arasındaki farka vakıflar. En doğru cevap onlarda. Benim söyleyebileceğim ise şu: Hatay’ın dertlerine, problemlerine vakıfım, potansiyelini çok iyi görüyorum ve çıkış yolunu biliyorum. Şans verilirse de elimden geleni yapacağımdan kimsenin şüphesi olmasın. Mutlu insanların huzur içinde yaşayacağı bir Hatay özlemi içindeyim. Bunun için de kendimi kayıtsız şartsız adamaya hazırım.
Genelde sivil toplum örgütlenmesi içinde olan, ama siyasete hep itinalı bir mesafe bırakan Ayhan Kara’da bu defa ne değişti de “Ben de varım” dedi?
-6 ve 20 Şubat depremleri, herkes gibi bende de bir kırılma oluşturdu. İnsanlarımızı kaybettik, birçok hemşehrimiz yaralandı, çoğu da engelli. Hala enkaz altında cesetler olduğuna inanıyorum. Yakınlarından haber alamayan aileler var. Şehrimiz kısmen ayakta, ama tüm unsurlarıyla da ağır yaralı durumda. Hatay’ın, mevcut zihniyet ve kadroyla iyileşmesi mümkün değil. Zira söz konusu facianın kısmen hazırlayıcısı durumundalar. Hal böyle iken, beni ben yapan ne varsa borçlu olduğum Hatay’a, ‘manen, kültürel ve madden’ sahip olduğum tüm zenginlikleri borçlu olduğum memleketime borcumu geri ödeme zamanı geldi diye düşünüyorum. Bunu yapabilecek potansiyele, kapasiteye ve iradeye sahip olduğuma inanıyorum. Bu sebeple, böyle bir misyona ve göreve talip oldum.
Geride kalan 5 senelik Hatay Belediyeciliğine 10 üzerinden bir not verseniz, puanınız kaç olurdu?
-Sıfırın altında bir not veririm. Olağanüstü ve eşsiz bir potansiyele sahip olan Hatay, bu durumda olmamalı. Konu, deprem değil! Öncesinde de içler acısı bir vaziyetteydi, şehircilik anlamında. Bunun müsebbibi de şüphesiz, bu memleketi 15 yıl yönetenlerdir. Kendilerinden olmayana tavır alarak, hesaplaşma derdine düştüler.
Depremden sonra geldiğimiz noktada ise yaralarımızı sarmak yerine, derinleşmesine sebep olacak adımlar atıyorlar. Su yok, havamız kirli, tarım arazilerimiz heba ediliyor, yollar delik deşik, çöpler toplanmıyor, mahalleler çamur deryası, etraf moloz dağları ile dolu, ‘sinek, böcek, haşere’ bir yana, uyuz vakaları artmış durumda. Enkazın, usulüne uygun olmayan yöntemlerle kaldırılmasına ve insanlarımızın sağlığıyla oynanmasına seyirci kalan belediye yöneticilerinden, partizanlık yapanlar dışında memnuniyet duyan bir kitlenin varlığından söz etmek imkânsız.
Eldeki fotoğraf karelerine bakıldığında, hem Hatay Büyükşehir Belediyesi Başkanı Lütfü Savaş hem de Samandağ Belediye Başkanı Refik Eryılmaz, sık sık karşı karşıya geldiğiniz, hatta tartıştığınız isimler, ki Savaş, aday adaylık sürecinde rekabet de edeceğiniz bir isim… Eldeki bu karelerin sizi olumsuz gösterebileceğini ya da etkileyebileceğini düşünüyor musunuz?
-Mevcut fotoğraflar adaletli bir şekilde değerlendirilirse, kimin haklı olduğu ortadadır. Siyasi gücü, muhaliflerine ve kendilerini eleştirenlere karşı ticari suikast aracı olarak kullanmaya kalktı, zikredilen bu iki isim de! Kendilerine karşı açılan davalarla da bu ispatlandı. Devam eden davalar da var. Şahsıma karşı da benzer girişimler, benzer davalarla neticelendi. Yerel olsun, genel olsun, iktidar, elindeki gücü ‘cezalandırma veya ödüllendirme’ aracı olarak kullanmamalı. İki başkan da bu hataya düşerek, ihtiraslarının kurbanı oldular. Güç zehirlenmesi dedikleri olay tam olarak bu.
Seçimlerin sonunda, çok büyük bir sorumluluk gerektiren koltuklara oturacak olan başkanların benzer yanılgılar içinde olmaması gerektiğine inanıyorum. Şahsım adına söylüyorum: Böyle kısır çekişmeler, hesaplaşmalar ve didişmelerden uzak bir yönetim sergilemeye özen göstereceğim. Toplumumuz ve Partimiz, bu gibi negatif tutumlardan bezmiş durumda. Toparlayıcı ve barışçıl bir dil kullanmak, bu yönde bir tutum sergilemek, kapsayıcı politikalar uygulamak, kimseyi ötekileştirmemek, Hatay insanının iyileşmesi için hayati önem taşıyor.
Tarihin ve kültürün coğrafyası, enkazların ardından yaşadığı yorgunluğu iliklerine kadar da hisseden bir coğrafya artık. Böylesi bir kente belediye başkanı olma düşüncesi korkutmuyor mu?
-Aksine, acılardan ders alarak, bu yıkımların ve ölümlerin sebebini araştırarak, bilerek ve tekrarlanmaması için önlemler alarak yönetmek çok daha anlamlı ve kolay. Korkmuyorum! Çünkü ilimizin iyileşmesi için gerekli reçeteyi biliyorum ve uygulayabilmem için gerekli iradeye ve arzuya sahibim. Kuracağım etkin, yetkin, aynı zamanda bilim, vizyon ve vicdanla donanmış kadrolarla, muazzam bir şehri ortaya çıkaracağımızdan eminim.
Geride kalan 5 sene, birçoklarına göre kısır çekişmelerle heba edilmiş de bir 5 sene! Peki, 31 Mart 2024 sonrası gelecek o 5 seneyi o kısır çekişmelerden kurtaracak olan şey ne olacak? Bunun için ne vadediyorsunuz?
-Adalet, eşitlik, vicdan, akılcılık, yurtseverlik, ayrıca insana, doğaya, hayvana saygı, medeni yaklaşımlar… Kültürel ve tarihi mirasa sahip çıkan, tarım ve turizmi ön plana çıkaracak politikalar… Lojistik anlamında gerekli hamleler, kültür ve sanat vahaları, spor merkezleri, ulusal-uluslararası işbirlikleri… Akıllı ve donanımlı kadrolar… Kavgadan uzak, uzlaşmacı, şahsi tutum ve tutkulardan arınmış, toplumsal bakış açısı ve en nihayetinde toplumsal barış ve huzurun yakalandığı ebedi bir huzur…
Hatay insanı, buna layık, buna hazır. Yeter ki yöneticiler bunu istesin. Ben istiyorum ve sadece, bunu isteyeceklerle çalışacağım. ‘Güneşin altında hiçbir şey yeni değildir’ derler! Deprem, yeni bir olgu değil. Bu facia hep vardı ve tehdit olarak sürekli olarak önümüze çıkacak. Ortaya çıkaracağı yıkıma ise biz karar vereceğiz. Bugün yaşadığımız acılar tekrarlanmasın diye, depreme dirençli yapılarla şehri ayağa kaldırmak da bir seçenek! Vicdanlarımızı naftalinleyip raflara kaldırarak, kişisel çıkarlar peşine düşüp çürük zeminlere kartondan evler yaparak bu acılara tekrar tekrar davetiye çıkarmak da! Konu, tam olarak bu. 31 Mart seçiminde tam olarak buna karar verecek, vatandaşlarımız.
Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, geride kalan görev süresi boyunca, Ankara’nın yeterli kaynak aktarımı yapmaması nedeniyle sık sık siyasi tartışmaların da merkezinde yer aldı, ki bu durumun belediye çalışmalarını sekteye uğrattığı da hep söylendi. Siz, o dengeyi Ankara ile nasıl kuracaksınız, ‘muhalif’ bir belediye başkanı olduğunuzda?
-Gücümü, haklılığımdan ve toplum yararından alacağım. Kavga ve didişme, terbiyeme ve şahsiyetime uyan şeyler değil. Hak arayışları, kavgasız ve polemiksiz de olur. Son seçenek tüketilince, mücadele etmeyi de bilmek lazım.
Hatay’ın bütçesi, birçok yatırım için yeterli bir bütçe. Uygun planlamalarla harcanırsa, EXPO faciasında olduğu gibi çarçur edilmezse, kimi zümrelerin çıkarına harcanmazsa, kimi ceplere kanalize edilmez ve akılcı planlanırsa, Hatay ayağa kalkar, yürür ve koşar. Ben, bunun sözünü veriyorum.
Sözüm, şehrime ve hemşehrilerime verilmiş onursal taahhüdümdür. Bu söz beni de bağlar, mazimi de, ailemin onurlu geçmişini de. Ben, bu değerlere zarar verecek hiçbir adımı atmayacağımı buradan beyan etmek isterim. 50 yılda kazandığınız onuru bir saniyede kaybedebilirsiniz ve ben, bu bilinçle çalışacağım.
Depremin ardından, birçok isim birçok platform altında bir araya geldi, ama bu birçok isim, deprem öncesinde yaşanan sorunlar noktasında sessiz kalmakla da suçlandı. Bu da kurulan platformları bu isimler bağlamında tartışmalı hale getirdi. Hatay Ortak Meselemiz Konseyi’ni, bir kurucu başkan olarak, bu tartışmaların uzağında tutabildiğinizi düşünüyor musunuz?
-16 Şubat’ta, depremin 10. gününde yaptığım çağrıya olumlu dönüş yapan dostlarımızla birlikte, 150 kişilik bir gönüllüler ordusu kurduk. Adına ‘Hatay Ortak Meselemiz’ dediğimiz konsey, kısa bir süre süre sonra dernekleşti. Kendi alanlarında son derece başarılı ve biri diğerinden kıymetli şahsiyetlerden kurulu olan dernek, depremin yaralarını sarmak ve Hatay’ı iyileştirmek için olağanüstü bir çaba sarf etti.
Son olarak, Hatay’dan göç eden yüz binler, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinin kaderini de belirleyecek bir bakıma… Onlara ne söylemek istersiniz?
-Felaketin ilk günlerinde, Hatay’ı terk etmeleri için biz de insanlarımızı teşvik ettik! Ne barınacak yer, ne çadır, ne konteyner yetiyordu insanlarımıza! Su, aş yoktu yeterince! Çocuklu ailelerin civar illerdeki akraba, tanıdık ve yardımsever insanlara sığınmaları son derece doğruydu. Her durumda, dönüş hesabı yapmalarını da istedik tabi… Gidenlerin tamamının dönmesinin mümkün olmadığını bizler de biliyoruz, ama çağrıda da bulunuyoruz. Memleketimize dönelim ve önümüzdeki yerel seçimlerde kaderimizi teslim edeceğimiz kadroları hep birlikte seçelim. Bu, büyük bir sorumluluk ve Hatay’ın geleceğine dair hayati önem taşıyor.
Teşekkürler…