Türk Diş hekimleri Birliği Genel Başkan Vekili Diş hekimi Nebil SEYFETTİN yaptığı yazılı açıklamadaDiş hekimlerinin işsizlik beklediğine dikkat çekerek; “Bugün ülkemizde Bilimsel Dişhekimliğinin kuruluşunun 110.yılı. 110 yılda mesleğimiz ve toplum ağız diş sağlığı ile ilgili önemli değişimlerin ve kazanımların olduğu bir gerçek. Ancak başka bir gerçek de yıllardır tartışılan sorunlarımızın bir çoğunun bugün halen gündemimizde olması ve önümüzdeki yıllarda da bu sorunların giderek ağırlaşacağıdır.
Öncelikle belirtmek isteriz ki Türk Dişhekimleri Birliği; toplumun ve bireylerin ağız diş sağlığının iyileştirilmesini ve nitelikli dişhekimliği hizmetinin sunulmasını amaç edinmiştir. Bu amacına ulaşabilmek için de bilimsel temelli, kanıta dayalı, koruyucu ve önleyici ağız diş sağlığını önceleyen politikaları savunmaktadır.
Sağlık Bakanlığı ve YÖK 2008, Türkiye’de Sağlık Eğitimi ve Sağlık İnsangücü Raporu’nda;
“Sağlık insangücü planlaması, topluma bugün sunulan ve gelecekte sunulacak sağlık hizmetlerini gerçekleştirmek üzere sağlık çalışanlarının yeterli nicelikte, yüksek nitelikte, düzgün bir dağılımla, yerinde bir zamanlama ile ve doğru bir şekilde istihdam edilmesidir” denmektedir. Ancak uygulamada diğer tüm mesleklerde olduğu gibi dişhekimliğinde de bu kriterlere göre planlama yapılmamaktadır.
İnsangücü planlaması; ülkelerin kaynaklarını verimli kullanmak adına en çok önem verdikleri konulardan biridir. Tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de dişhekimliği lisans eğitimi en maliyetli eğitimdir Bu anlamda dişhekimliği eğitiminde insangücü planlamasının daha da önem kazandığı bir gerçektir.
Ülkemizde; gelişmiş ülkelere göre tüm yaş gruplarında yaygın olan diş ve diş eti hastalıklarının dişhekimlerinin sayısının artırılması ile çözümü mümkün olmayacaktır. Koruyucu ve önleyici sağlık hizmetlerine öncelik veren, insangücü planlamasını; ihtiyaç, talep ve nüfus kriterlerine göre belirleyen Ulusal sağlık politikaları oluşturulmadan, diş ve diş eti hastalıklarının çağdaş ülke seviyelerine getirilmesi mümkün değildir.
Son 10 yıldır dişhekimliği eğitimi alanında insangücü planlaması ilkeleriyle bağdaşmayacak şekilde birbiri ardına dişhekimliği fakülteleri açılmış ve öğrenci kontenjanlarında kaygı verici artışlar yaşanmıştır.
2002 yılında 19 olan dişhekimliği fakülte sayısı bugün 86 sayısına çıkmıştır. (86 dişhekimliği fakültesinin 63’ünde eğitim verilmektedir. Gelecek yılllarda diğer fakültelerde de eğitim başlayacaktır.) 2005 yılında 960 olan kontenjan 2018’de 63 fakültede 4991 sayısına ulaşmıştır.
Bu durum sürdürülemez bir noktaya gelmiştir. Önlem alınmaz ise önümüzdeki 10 yıl içerisinde işsiz dişhekimleri ve mesleğinin dışında başka alanlarda çalışan dişhekimleri ile karşı karşıya gelinmesi kaçınılmaz olacaktır.
AB ülkelerinde dişhekimliği fakültelerinin sayısı ve dişhekimi sayısı ülkemiz verileri ile karşılaştırıldığında büyük bir sorunun yaşanacağı anlaşılacaktır.
DİŞHEKİMLİĞİNİN GELECEK 10 YILI
Geçmiş 10 yılda olduğu gibi gelecek 10 yılda da yeni fakülteler ve kontenjan artırımlarının genel ortalaması olan yıllık %8,8 kontenjan artışı olması durumunda, 2028 sonrası için tam bir felaket tablosu ile karşı karşıya kalacağız.
2018 yılından itibaren dişhekimliği fakültelerine öğrenci alınmasının durdurulması ve mevcut öğrencilerin beş yıl içinde mezun olması durumunda 2022 yılına kadar 20.450 dişhekimi mezun olacaktır. Toplam dişhekimi sayısı bu durumda 50.622 olacak ve bir dişhekimine düşen nüfus 1673 olacaktır.
2018 yılından sonra yeni bir fakülte açılmadansa ve eğitime başlamamış fakültelerin eğitime başlarsa 2028 yılında ülkemizdeki dişhekimi sayısı 90.000’i aşacaktır. O günkü tahmini TUİK verilerine göre Türkiye nüfusu 88.645.000 civarında olacak ve dişhekimi başına düşen kişi sayısı 970 olacaktır.
Gelişmiş ülkelerde dişhekimine başvuru sıklığı yıllık kişi başı 5, ülkemizde ise 0.9’dur. (ADSM’lerin açılmasından sonra başvuru sıklığının bir olduğu tahmin edilmektedir.)
Avrupa Türkiye’de ise bu sayı 2300 civarındadır. Dişhekimine gitme sıklığına bakıldığında bu koşullarda dişhekimine ihtiyacımızın olmadığı görülecektir.
Kişinin sağlık hizmetlerini kullanmasında eğitim, sağlık bilinci, sağlık hizmetlerine ulaşılabilirlik gibi etmenlerin yanısıra ülkelerin kişi başı gayrı safi milli hasılaları da belirleyicidir.
AB ülkeleri ile Türkiye’nin GSMH ve dişhekimine gitme sıklığını karşılaştırdığımızda; insangücü planlaması konusunda yetkililerin kamu kaynaklarını israf ettikleri görülecektir.
Dişhekimliği fakülteleri ve fakülte kontenjanlarının artışı genç dişhekimlerinin dişhekimliği yapamamalarına ya da mesleklerinin dışında başka işler yapmak zorunda kalmalarına neden olacaktır.
Karar vericilere sesleniyoruz:
Dişhekimine başvuru sıklığının Türkiye’ye göre çok yüksek olduğu Avrupa Birliği’ndeki dişhekimi/nüfus oranını (1/1500) baz olarak alınsa bile 2024 yılında bu verilerle hedef tutturulmaktadır. İşsiz, emeği çok ucuzlatılmış ve değersizleştirilmiş dişhekimleri ve çalışma biçiminin tümden işçileşmeye gittiği, piyasa koşullarının hüküm sürdüğü ve dolayısıyla deontolojik ve etik sorunların arttığı bir çalışma ortamı yaratılmaması için, kontenjanların zamana yayılarak 2018 yılından itibaren hızla azaltılması gerekmektedir.
Ülke kaynaklarının israf edilmemesi için taleplerimizi bir kez daha dile getiriyoruz
• İnsangücü planlaması yapılmadan dişhekimliği fakültesi açılmamalı
• Henüz eğitime başlamamış olan fakülteler kapatılmalı
• Eğitim veren fakültelerde kontenjanlar azaltılmalı
• Yukarıda ifade ettiğimiz veriler değerlendirildiğinde bu ülkenin en zor ve pahalı eğitimini alan gençlerimizin geleceği ucuz işgücü olmak ya da işsiz kalmak olmamalı.
30 yıldır meslek alanında yaşanan sorunları irdeleyen, çözüm üreten ve önerilerde bulunan Türk Dişhekimleri Birliği’nin değerlendirmeleri yok sayılmamalı, yetkileri ve görev alanı yasal düzenlemelerle kısıtlanmamalı” diyerek sözlerine son verdi.