Gümrük Müşaviri / Yazar Mehmet Çardak, haftalık yazısında, ‘Birlikte yaşamak’ konuyu değerlendirdi.
Çardak, yaptığı açıklamada, birlikte yaşamanın sevgiyi, hoşgörüyü, adaleti, dayanışmayı, yardımlaşmayı, öncelikle de saygıyı ve dürüstlüğü gerektirdiğini söyledi.
Birlikte yaşamak için insanlara saygı duyulmalı, kimseyi küçük görmemesi gerektiğine dikkati çeken Çardak, şöyle devam etti:
“Birlikte yaşamanın en önemli etkenidir saygı. Kurallara ve topluma saygın biri olursak birlikte düzenlice yaşayabiliriz.
Geçmişte en büyük zenginliğimiz olup, bugün en korkunç şekilde kaybettiğimiz değerimiz ‘birlikte yaşama’ kültürümüzdür. Bunun unsurları olan hoşgörü, karşılıklı anlayış ve saygı gibi değerlerdir. Geleneksel farklılıkların modernleşme sürecinde keskinleşmesi şeklindeki sosyolojik teori, bugünkü Türkiye’de kimlik ve hayat tarzı farklarının siyasette çatışma aracı olarak kullanılmasıyla vahim bir düzeye tırmanmıştır.
Unutmayalım ki, birlikte yaşama geleneğini modern çağda ‘çoğulculuk’ olarak devam ettiremeyen milletlerde din, mezhep, etnik kimlik, modernite gibi değerlerin sağlıklı kalması mümkün değildir. Bunu da görüyoruz zaten!
Birlikte yaşamanın gerektirdiği hoşgörü, saygı, özenli dil ve sosyal ilişkiler ağını geliştirmek zorundayız. Hiçbir sorunumuz bu kadar önemli değildir. Hatta her sorunumuzun çözüm anahtarı birlikte yaşayabilmektir.
ORTAK DEĞERLERİMİZ
Müştereklerimizin en önemlisi, ayrımcılık yapmadan, arkadaşlık, komşuluk yapmaktır. Biz acıyı da, mutluluğu da paylaşmasını biliriz. Bu açıdan Batı’nın bencilliği ruhlarımıza sızmamıştır. Anadolu insanının, insana duyduğu güven ve yaşattığı bağışlayıcılık güçlü bir ortak değerdir.
Ezan sesi ortak değerimizdir. Atatürk, laik, demokratik olmasını dilediğimiz Cumhuriyetimiz de. Cumhuriyet, Atatürk ortak değerdir. Cumhuriyet’i demokratikleştirmek de görevimizdir. İslam kültürü en sağlam ortak değerlerdendir. Artık darbelere karşı olmak da ortak bir değerdir.
BİRLİKTE YAŞAMA KÜLTÜRÜ
Sahip olduğumuz ortak miras ve tecrübe birikimi milletçe bir arada huzur, barış ve güven içinde yaşamamızı kolaylaştıracak birçok imkânı içinde barındırıyor.
Sözünü çok ettiğimiz fakat bir türlü yakınına gitmeye cesaret edemediğimiz sayısız erdemler ve hasletler hâlâ aramızda bir yerlerde sessizce yaşıyor. Fakat ne yazık ki, sorunlarla boğuşurken-din alanı da dâhil- kişisel kaygılarımız veya hafızalarımıza kazınmış kötü örnekler, sahip olduklarımızın değerini fark etmeyi engellemektedir.
Dinin özündeki ahlakı yeniden keşfetmemiz, onu belli şekil ve ritüellere indirgemek yerine insan hayatında egemen kılmak istediği temel ahlaki değerlerle, adalet, dürüstlük, hak yememe, yalan söylememe, ötekine saygı, yardımlaşma, kendisi için istediğini kardeşi için de isteme gibi temel erdemlerle birlikte anlamamız gerekiyor.
Ortak tarih ve kültür mirasımız, bizim en başta gelen müşterekliğimizdir. Millet olarak üzerinde yaşadığımız dini, mezhepsel, etnik, sosyal ve kültürel birçok aidiyetlerimiz var. Ama bütün bu alt kimlikleri/aidiyetleri birbiriyle kavga ettirmeden barış içinde bir arada tutabilecek ortak bağ ise coğrafyanın vatana dönüşmüş olmasıyla kazanılmış vatan ve vatandaşlık duygusudur!
Bunu da hiçbir ayrımcılığa fırsat vermeden eşit bir vatandaşlık hukukunu geliştirerek koruyabiliriz. Kültürel ve dini farklılıklara, hoşgörüyü arttırıp birlikte yaşama kültürünü geliştirmeye ekmek-su kadar ihtiyaç duymaktayız. Aslında demokrasi kültürü sosyal barışımızın anahtarıdır!”