TMMOB Mimarlar odası merkez yönetim kurulu Antakya’da koruma süreçleri ile ilgili bir açıklama yaptı. Açıklama şöyle;”6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından yaşanan afet sonrası süreçte bugüne kadar sağlıklı, sağlam ve güvenli yaşam çevrelerinin oluşturulmasına yönelik yeterli önlem alınmamıştır. Bölgedeki yapılaşma ve imar sürecinin yeniden başlatılmasına odaklanılmış; 126 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile ormanlar, meralar ve koruma alanları yapılaşmaya açılmış; Bakanlık ve TOKİ’ye sınırsız inşaat yetkileri verilmiştir.
5 Nisan 2023 tarihinde ise 7033 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Hatay İli, Antakya İlçesinde 307 hektarlık, tarihi kent merkezini ve Kurtuluş Caddesini de içeren alan 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında riskli alan ilan edilmiştir.
Arkeolojik ve Kentsel Sit Alanı olan ve pek çok anıtsal yapının yanı sıra bir kısmı tescilli olmak üzere bölgeye özgü pek çok sivil mimari yapı örneklerini, tescilli taşınmaz kültür varlıklarını barındıran Antakya’da; 6 Şubat 2023 tarihli depremlerde yaşanan yıkım gerekçe gösterilerek dönüşüm uygulamaları gündeme getirilmektedir.
Riskli alan ilan edilen tarihi kent merkezinde; konut alanlarının boşaltılarak ticaret ve finans merkezi olarak kurgulayacak yeni yapılaşma programları kent merkezinin kamusal alan olmaktan çıkmasına, yerinde iskânı sağlanamayan yurttaşların kentin çeperlerine gitmek zorunda kalmasına neden olacaktır.
Çok sayıda kültür varlığına ev sahipliği yapan Antakya kent merkezinin, riskli alan uygulamasına konu edilmek yerine korunması gerekmektedir. Antakya kent merkezi ve çevresi tarihi, kültürel ve mimari birikimiyle evrensel bir öneme sahiptir. Rant amaçlı proje ve uygulamalar, riskli alan ve acele kamulaştırma kararlarıyla yaşam alanlarının o bölgede yaşayan yurttaşların elinden alınması sadece mülksüzleştirme değil, Antakya’nın geleneksel dokusu ve mimari mirasının yok olması anlamına gelmektedir.
Kent merkezinde depremler nedeniyle ortaya çıkan tahribatın incelenmesi, yapısal hasarların tespit edilmesi, kentsel sit alanındaki yıkım ve sonrasındaki imar faaliyetlerinin izlenmesi ve bölgenin kültürel değerlerinin korunması amacıyla mesleki ve bilimsel çalışmalar yürütmekte olan meslek odalarının ve uzmanlardan oluşan teknik heyetlerin bu süreçte bölgeye girişlerinin izin alınmasına bağlanarak engellenmesi söz konusu olacaktır.
Mimarlar Odası olarak;
Öncelikle; yaşanan depremlerde asli sorumluluklarını yerine getirmeyerek kayıplara sebep olan sorumluların insanlığımıza ve uygarlığımızın ortak değerlerine daha fazla zarar vermelerinin engellenmesi,
Her ne gerekçe olursa olsun afetlerden rant sağlanması amacıyla yürürlüğe konan proje ve uygulamaların ivedilikle durdurulması,
Depremlerden etkilenen kentlerimizin kültürel varlıklarıyla birlikte bütün yaşam değerlerinin korunarak gelecek nesillere aktarılması,
Kentlerin, içinde bulundukları ekonomik ve toplumsal yapının tüm özelliklerini yansıtan birer parçası olduğunu ve kentsel çevre için yeni politikaların oluşturulmasında tüm kesimlerin rol almasının, kentler ve bölgeler arasında eşgüdüm ve işbirliği sağlanmasının, kentlilerin yaşam ortamlarıyla ilişkilerinin güçlendirilerek çevrelerine ve kentsel değerlerine yabancılaşmalarının önlenmesinin gerektiğini önemle vurgulamaktayız.
Bu bağlamda; barınma ve sağlıklı çevrede yaşama hakkının, tarihi ve kültürel mirasın korunması çerçevesinde, binlerce yurttaşı ve birçok kültür varlığını etkileyen hukuka aykırı riskli alan ve acele kamulaştırma kararları hakkında hukuki girişimlerde bulunacağız.
Deprem bölgesinde yaraları sarmak ve kentlerimizi yeniden ayağa kaldırmak için bütün duyarlı kesimleri; en temel insan hakkı olan sağlıklı ve güvenlikli bir çevrede yaşama ve barınma hakkını ödünsüz savunmaya; bölgede eğitim, kültür, sağlık ve tüm diğer kentsel hizmetlerin normale döndürülmesi için çaba göstermeye çağırıyoruz.
Değerli kamuoyumuza saygı ile duyurulur."